Terk suçu Türk Ceza Kanunu madde 97’de düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu madde 97’de düzenlenen bu suçun cezası 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. Terk suçu uzlaştırma hükümlerine tabi değildir. Bu suçun soruşturma ve kovuşturması için şikayet aranmaz, re’sen soruşturulup kovuşturulur. Terk suçunun yargılaması asliye ceza mahkemelerinde yapılır. Dava zaman aşımı 8 yıl, ceza zaman aşımı 10 yıldır.
Terk suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu suç icari davranışlarla işlenebileceği gibi ihmali davranışlarla da işlenmesi mümkündür. Suçun oluşabilmesi için failin amacı ve saiki önem taşımaz.
İçtima
Hamile olduğunu bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını çaresiz durumda terk etmek “aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali” kapsamında ayrı bir suçtur. (TCK m. 233/2)
Terk Suçu Nedir?
Terk suçu yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline bırakmaktır.
Terk olgusu başlı başına bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
Terk suçunun hukuksal konusunu “kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan kimselerin yaşam ve vücut bütünlüğü hakları” ile “bu yükümlülüğün sağlanmasına yönelik kamusal yarar” oluşturur.
Suçun Unsurları
Suçun faili yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimseler üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişilerdir. Bu suçu ancak hukuken koruma ve gözetimle yükümlü kişiler işleyebilir, ahlaken yükümlü olmak bu suçun işlenebilmesi için yeterli değildir.
Suçun maddi konusu yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendisini idare edemeyecek durumda olan kimselerdir. Bu suçta suçun mağduru ile suçun maddi konusu aynıdır.
Terk Suçu Eylem
Terk suçunun hareket ögesini “kendi haline bırakmak terk etmek” oluşturur. Terkten anlaşılması gereken, mağdurla bağların koparılmasıdır. Bu failin mağduru kendi başına bırakması şeklinde olabileceği gibi, ona bakmakla yükümlü olmayan bir kimsenin yanına bırakması şeklinde de olabilir. Suçun oluşabilmesi için, failin mağdurdan yer bakımından ayrılması gerekmez; aynı yerde bile olsa koruma ve gözetimden yoksun bırakması yeterlidir. Bu suç icrai hareketle işlenebileceği gibi ihmali hareketle de işlenebilir.
Terk suçu bir tehlike suçu olduğu için suçun oluşması için zararın ortaya çıkması aranmaz. Ancak terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış, yaralanmış veya ölmüşse, sonucu nedeniyle ağırlaşmış terk suçu hükümlerine göre cezaya hükmolunur (TCK m. 97/2).
Terk Suçu Madde Düzenlemesi
(1) Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda
olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline
terk eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış, yaralanmış veya ölmüşse,
neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmolunur.
Terk suçu Türk Ceza Kanunu 2. kitap 2. kısım 4. bölümde “Koruma, Gözetim, Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün İhlali” başlığı altında düzenlenmiştir.
Koruma, Gözetim, Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün İhlali başlığı altında düzenlenen suçlar şunlardır:
- Terk (m.97)
- Yardım Ve Bildirim Yükümlülüğünü Yerine Getirmeme (m.98)
Madde Gerekçesi
Madde metninde terk suçu tanımlanmıştır. Suçun konusu, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimselerdir. Suçun faili ise, bu kimseler üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişi olabilir.
Söz konusu suç, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimseyi kendi haline terk etmekle oluşur. Bu terk olgusu, bir bebeğin cami avlusu gibi belli bir mahale götürülüp bırakılması gibi icrai davranışla gerçekleştirilebilir. Keza, bu suç, ihmali davranışla da işlenebilir. Örneğin ileri yaşta bulunan veya hasta bir kişi ya da bir bebek evde kendi haline terk edilerek tatile çıkılması halinde, koruma ve gözetimden yoksun bırakılabilirler.
Maddenin birinci fıkrasında, başlı başına bu terk olgusu bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasına göre; terk edilen kişinin bir hastalığa yakalanması, yaralanması veya ölmesi halinde, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmolunacaktır. Bu durumda dikkat edilmelidir ki, failin meydana gelen ağır ve başka neticeden dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice açısından en azından taksirinin bulunması gerekir. Fakat, bu madde kapsamında söz konusu edilen terk olgusu halinde, meydana gelen netice açısından failin çoğu zaman muhtemel kastla hareket ettiğini göz önünde bulundurmak gerekir.
Yüksek Mahkeme Kararları
4. Ceza Dairesi Kararı
Y.4.C.D. E. 2002/17654 K. 2003/841 K.T. 17.03.2003
TERK SUÇU
AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜN İHLALİ SUÇU
HÜKMÜN GEREKÇESİNDE GÖSTERİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Yakınanların, karardan sonra yakınmalarını geri aldıklarına ilişkin 21.2.2001 tarihli dilekçeleri karşısında, yaralama ve eşe kötü davranma suçlarından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu bozmayı gerektirdiğinden;
2- Sanığın, tartışıp kavga ettiği eşi ile kızını olay tarihinde bir gece eve almamaktan ibaret eyleminde TCY. nın 478. maddesindeki suçun öğelerinin ne suretle oluştuğu açıklanmadan hükümlülük kararı verilmesi,
3- Nüfus aile kayıt tablosu getirtilmeden hükümler kurulması,
4- Tekerrür nedeniyle artırım yapılırken oran gösterilmeyerek CYY. nın 260. maddesine uyulmaması,
SONUÇ: Yasaya aykırı ve sanık Osman Ç. müdafinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 17.03.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
4. Ceza Dairesi Kararı
Y.4.C.D.E. 2000/5628 K. 2000/5892 K.T. 25.09.2000
TERK SUÇU
AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜN İHLALİ SUÇU
Aile bireylerine kötü davranmak suçundan sanık Ahmet S. hakkında TCY’nin 478/1-3, 647 sayılı Yasanın 4-6. maddeleri uyarınca sanığın 35.000 lira ağır para cezasıyla hükümlülüğüne, cezasının ertelenmesine ilişkin Kırkağaç Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 1997/108 Esas, 1999/38 Karar sayılı ve 21.4.1999 tarihli hükmün temyiz yoluyla incelenmesi sanık Ahmet S. müdafi tarafından istenilmiş ve temyiz edilmiş olduğundan; Yargıtay C. Başsavcılığının 9.6.2000 tarihli onama isteyen tebliğnamesiyle 15.6.2000 tarihinde daireye gönderilen dava dosyası, başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü:
KARAR: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
a- Yargılama ve olayın kanıtlanmasına ilişkin gerekçe: Sanığa yükletilen aile bireylerine kötü davranma eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Yasaya uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara ilişkin sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu;
b- Hukuksal tanı: Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Yasada öngörülen suç tipine uyduğu,
c- Yaptırım: Cezanın yasal bağlamda uygulandığı,
SONUÇ: Anlaşıldığından, sanık Ahmet S. müdafinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 2.080.000 lira nisbi onama harcının sanıktan alınmasına 25.09.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
4. Ceza Dairesi Kararı
Y.4.C.D. E. 2008/7450 K. 2010/855 K.T. 28.01.2010
TERK SUÇU
KÖTÜ MUAMELEDE BULUNMA SUÇU
AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜN İHLALİ SUÇU
5237 s. TCK/97, 232, 233
DAVA VE KARAR: Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
765 sayılı TCY 478/1, 5237 sayılı TCY 232/1 maddesinde düzenlenen aile bireylerine kötü davranma suçu; yaralama, tehdit, sövme gibi Yasa’nın başka maddelerinde açıkça düzenlenmiş suçlar dışında kalan, çıplak gezdirme, aç bırakma, sürekli alay etme, korkutma gibi merhamet ve şefkatle bağdaşmayan eylemleri kapsar. Somut olayda; iddianamedeki açıklamalara göre sanığın tehdit eyleminden de dava açılması ve sanığın eşi olan katılanı olay günü evden kovma dışında tehdit ettiği katılanın beyanı ile tanık Gamze’nin anlatımından anlaşılması karşısında, ek savunma hakkı verilerek tehdit suçundan ayrıca hükmün kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle aile bireylerine kötü davranma suçundan beraat kararı verilmesi,
SONUÇ: Yasaya aykırı ve katılan Fatma vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28.01.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Eskişehir Avukat Mahmut Rasul Uyanık bu suçun şüphelisi veya sanığı konumunda olan müvekkillerine özenle ve profesyonellikten taviz vermeden Eskişehir Ceza Avukatı olarak müdafilik hizmeti verdiği gibi bu suçun mağduru veya suçtan zarar göreni konumunda olan müvekkillerini de mahkemede Eskişehir Ceza Avukatı olarak özveriyle temsil etmekte ve haklarını savunmaktadır.
Eskişehir Avukat Mahmut Rasul Uyanık saygıyla sunar.