Tefecilik suçu Türk Ceza Kanunu madde 241’de düzenlenmiştir.
Düzenleme şu şekildedir:
- Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beş yüz günden beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
- Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.
Tefecilik Suçu Cezası Ne Kadar?
Tefecilik suçunun basit halinin cezası 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır. Nitelikli halinde ceza 1 kat artırılır.
Tefecilik Suçu Uzlaşma, Şikayet ve Zamanaşımı
Tefecilik suçu Ceza Muhakemesi Kanunu madde 253 kapsamında sayılan uzlaşmaya tabi suçlardan değildir.
Bu suçun soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı değildir, re’sen soruşturulup kovuşturulur.
Türk Ceza Kanunu madde 66’ya göre dava zaman aşımı 15 yıl yine Türk Ceza Kanunu madde 67’ye göre ceza zaman aşımı 20 yıldır.
Yüksek Mahkeme Kararları
Y.5.C.D. E. 2012/11217 K. 2013/325 K.T. 14.01.2013
TEFECİLİK SUÇU
KAZANÇ ELDE ETMEK MAKSADIYLA BAŞKASINA ÖDÜNÇ PARA VERME
ÖZETİ: Sanıkların; işyerlerinde bulunan pos cihazından kredi kartı çekimi yaptırıp çekilen miktarın bir kısmını komisyon olarak kestikten sonra kalan parayı kart kullanıcılarına verdikleri ve bu şekilde, faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkalarına ödünç para vererek zincirleme şekilde tefecilik yaptıklarının anlaşılması karşısında; temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
Tayin olunan ceza miktarına göre ve ayrıca süresinden sonra olduğu anlaşılan sanıklar müdafiin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİYLE, incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Karar: TCK’nın 242/1. maddesine göre; tefecilik suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması gerekmesine rağmen, sanıkların ortağı olduğu şirket hakkında TCK’nın 60. maddesindeki güvenlik tedbirlerinin uygulanmaması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
D… Kuyumculuk İnş. Gıda San. Tic. Ltd. Şti.’nin ortakları olan sanıkların; işyerlerinde bulunan pos cihazından kredi kartı çekimi yaptırıp çekilen miktarın bir kısmını komisyon olarak kestikten sonra kalan parayı kart kullanıcılarına verdikleri ve bu şekilde, faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkalarına ödünç para vererek zincirleme şekilde tefecilik yaptıklarının anlaşılması karşısında;
Sonuç: Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 14.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Y.5.C.D. E.2013/1404 K. 2014/5050 K.T. 06.05.2014
TEFECİLİK SUÇU
ÖZETİ: Sanık hakkında tefecilik suçundan kamu davası açıldığı, Hazinenin bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için Hazinenin duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği, ancak dosyada duruşmadan haberdar edildiğine ve temyiz hakkını kullanabilmesi için hükmün tebliğ edildiğine ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmadığı anlaşıldığından, davanın haber verildiğini ve hükmün tebliğ edildiğini gösteren bilgi ve belgeler var ise dosyasına eklenmesi, aksi halde anılan tebligat noksanlığı giderilerek alınacak tebligat parçaları ile bunlara dair belgelerin eklenmesi, temyiz vaki olursa bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra iadesinin temini için incelenmeyen dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.05.2014 tarihinde oybirliğiyle, karar verildi.
Dava: Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Karar ve Sonuç: Sanık hakkında tefecilik suçundan kamu davası açıldığı, Hazinenin bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için Hazinenin duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği, ancak dosyada duruşmadan haberdar edildiğine ve temyiz hakkını kullanabilmesi için hükmün tebliğ edildiğine ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmadığı anlaşıldığından, davanın haber verildiğini ve hükmün tebliğ edildiğini gösteren bilgi ve belgeler var ise dosyasına eklenmesi, aksi halde anılan tebligat noksanlığı giderilerek alınacak tebligat parçaları ile bunlara dair belgelerin eklenmesi, temyiz vaki olursa bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra iadesinin temini için incelenmeyen dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.05.2014 tarihinde oybirliğiyle, karar verildi.
Y.5.C.D. E. 2012/15663 K. 2014/5151 K.T. 08.05.2014
Tefecilik suçu
Borcunu faiziyle birlikte geri ödediği halde icraya verildiği
ÖZETİ: İcra dosyalarına borçlu katılan tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının ilgili icra müdürlüğünden sorularak tespit edilmesinden sonra dosyanın serbest muhasebeci mali müşavir bir bilirkişiye tevdii edilerek sanığın vermiş olduğu ödünç paralar karşılığında faiz geliri elde edip etmediği hususunda rapor alınmasından ve tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla bir başkasına ödünç para verilmesiyle tamamlanacağı, faizin veya anaparanın ödenip ödenmemesinin suçun oluşumunda etkisinin bulunmadığı da dikkate alınarak tüm bu hususlar bir bütün olarak gözetilip değerlendirilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde beraat kararı verilmesi Kanuna aykırıdır.
Dava ve Karar: Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Katılan M. K.’ın duruşmada ve vergi müfettişine verdiği ifadelerinde aylık % 10 faiz ödeme karşılığında sanıktan 2007 yılında 35.000 TL, 2008 yılında 25.000 TL borç para aldığını, karşılığında bir adet senet ve iki adet çek verdiğini, borcunu faiziyle birlikte geri ödediği halde icraya verildiğini beyan ettiği, sanığın duruşmadaki savunmasında arkadaşı olan katılana POS cihazında kendisine ait kredi kartlarını kullanması suretiyle 60.000 TL borç verdiğini, karşılığında 35.000 TL bedelli senet ve 25.000 TL bedelli iki çek aldığını, çeklerin karşılıksız çıktığını, senedin bedeli de ödenmeyince icraya koyduğunu söylediği, C. Başsavcılığınca alınan 17/06/2010 tarihli ifadesinde ise katılanın kendisine ait kredi kartını kullandığı gibi kendisine elden de para verdiğini beyan ettiği, 16/10/2010 tarih 2010/1800-29 sayılı basit raporda sanığa ait iki adet kredi kartı ile katılanın POS cihazından herhangi bir mal ve hizmetin karşılığı olmadan 2007-2008-2009 yıllarında yapılan işlem tutarının toplam 442.670,95 TL, katılanın EFT ve havale ile iade ettiği toplam miktarın 330.558,50 TL olduğu, faiz geliri elde edilmediğinin belirtildiği, hükümden sonra dosyaya giren 30/05/2012 tarih 2012-A-2203/18 sayılı vergi tekniği raporunda ise POS cihazında yapılan işlemlerden bahsedilmeksizin 60.000 TL borç para verildiği kabulü ile katılanın EFT ve havale yapmak suretiyle sanığa toplam 228.374,50 TL ödeme yaptığı, aradaki farkın faiz geliri olduğu, ayrıca sanığın C. S., S. B., H. U., T. B., M. B., S. N. A., F. K. isimli kişilerden de faiz geliri elde ettiğinin belirtildiği anlaşılmakla;
Öncelikle katılan M. K.’ın kendisine ait POS cihazında sanığın kredi kartlarını kullanmak suretiyle borç para alıp almadığı, bunun haricinde elden nakit olarak borç alıp almadığı, borç aldığı esnada faiz uygulanmasını kararlaştırıp kararlaştırmadıkları hususlarında ayrıntılı beyanının alınması, katılan vekilinin bildirdiği tanıklar T. A. ve H. G.’nın adresleri tespit edilerek olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin tespit edilmesi, vergi tekniği raporunda adı geçen diğer kişilere yönelik eylemleri nedeniyle sanık hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmışsa karara çıkmadığının anlaşılması halinde dosyaların birleştirilerek delillerin birlikte değerlendirilmesi, 2009/8309 ve 2010/2778 sayılı icra dosyalarına borçlu katılan tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının ilgili icra müdürlüğünden sorularak tespit edilmesinden sonra dosyanın serbest muhasebeci mali müşavir bir bilirkişiye tevdii edilerek sanığın vermiş olduğu ödünç paralar karşılığında faiz geliri elde edip etmediği hususunda rapor alınmasından ve tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla bir başkasına ödünç para verilmesiyle tamamlanacağı, faizin veya anaparanın ödenip ödenmemesinin suçun oluşumunda etkisinin bulunmadığı da dikkate alınarak tüm bu hususlar bir bütün olarak gözetilip değerlendirilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Sonuç: Kanuna aykırı, katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 08.05.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
Y.5.C.D. E. 2014/4098 K. 2015/773 K.T. 13.01.2015
Tefecilik suçu
Hakaret ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarının uzlaştırma kapsamında kaldığı
Maliye hazinesinin suçtan zarar gören olarak duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği
ÖZETİ: Sanıklar R. G. ve Ş. T. hakkında tefecilik suçundan kamu davası açıldığı, Hazinenin bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için Maliye Hazinesinin duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMK’nın mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması, Hakaret ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarının CMK’nın 253/1-a ve 1-b-3 maddesi uyarınca uzlaşma kapsamında kaldığı gözetilmeden ve belirtilen maddeye göre uzlaştırma işlemleri yapılmadan yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması, Konut dokunulmazlığını ihlal etme suçunu birden fazla kişiyle birlikte işleyen sanıklar hakkında TCK’nın 119/1-c maddesinin uygulanmaması kanuna aykırıdır.
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanık S. T. hakkındaki hükme yönelik katılanlar vekili ve şikayetçi Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın, hükümden sonra temyiz incelemesi sırasında, 12/03/2012 tarihinde öldüğü UYAP ortamından temin edilen nüfus kaydından anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca bir karar verilmesi lüzumu, bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322, 5237 sayılı TCK’nın 64/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca açılan kamu davasının sanığın ölümü sebebiyle DÜŞÜRÜLMESİNE,
Sanıklar R. G., Ş. T. ve S. S. ‘in tehdit suçundan mahkumiyetlerine ilişkin hükümlere yönelik sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanıklar R. G. ve Ş. T.’in tutuklulukta geçirdikleri sürelerin mahallinde hükmün başlığına eklenmesi mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun hükümlerin ONANMASINA,
Sanıklar R. G. ve Ş. T.’in tefecilik suçundan beraetlerine ilişkin hükümlere yönelik katılan vekili ve şikayetçi Hazine vekilinin; sanıklar R. G., Ş. T. ve S. S.’in konut dokunulmazlığını ihlal etme, sanıklar R. G. ve Ş. T.’in ayrıca hakaret suçundan mahkumiyetlerine ilişkin hükümlere yönelik sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Sanıklar R. G. ve Ş. T. hakkında tefecilik suçundan kamu davası açıldığı, Hazinenin bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için Maliye Hazinesinin duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMK’nın mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,
Hakaret ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarının CMK’nın 253/1-a ve 1-b-3 maddesi uyarınca uzlaşma kapsamında kaldığı gözetilmeden ve belirtilen maddeye göre uzlaştırma işlemleri yapılmadan yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
Kabule göre de;
Konut dokunulmazlığını ihlal etme suçunu birden fazla kişiyle birlikte işleyen sanıklar hakkında TCK’nın 119/1-c maddesinin uygulanmaması,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanıklar müdafii, katılanlar vekili ile şikayetçi Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, tefecilik suçu yönünden esası incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 13.01.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
Y.5.C.D. E. 2013/2595 K. 2014/5847 K.T. 28.05.2014
Tefecilik suçu
ÖZETİ: Sanığın H. Ş. isimli kişiden keşidecisi A. U. olan 6000 ve 1800 TL’lik çekleri her birinin karşılığında 5000 ve 1700 TL ödemek suretiyle aldığı çek üzerinde yazılı miktarla çekler karşılığı ödediği miktar arasındaki farkın kazanç niteliğinde olduğu, yine sanığın Mustafa Şanlı’ya verdiği 14000 TL karşılığı 15000 TL miktarlı senet aldığı aradaki farkın kazanç niteliğinde bulunduğu vergi tekniği raporu, icra dosyaları, sanığın dolaylı ikrarı ile anlaşılmakla, sanığın zincirleme tefecilik suçundan mahkumiyeti yerine çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmeyen hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümü olanaklı olan tefecilik suçunun oluşup oluşmadığını belirleme görevinin mahkemeye ait olduğu gözetilmeksizin CMK’nın 63. maddesine muhalefet edilerek bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılıp rapor içeriği de esas alınmak suretiyle, oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçelerle sanığın beraetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.
Dava ve Karar: İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanığın 2004 yılında işlediği iddia edilen tefecilik suçlarına yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Bu suç için öngörülen cezaların üst sınırı itibariyle aynı Kanunun 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirlenen 5 yıllık asli, yedi yıl altı aylık ilave dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, suç tarihi olan 2004 yılı ile ilk sorgu tarihi arasında 5 yıllık sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından bu döneme ilişkin eylemler nedeniyle beraet hükmünün 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi ile 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca 2004 yılında işlendiği iddia edilen tefecilik suçlarına ilişkin kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
Sanığın 2007 yılında işlediği iddia edilen tefecilik suçlarına yönelik yapılan temyiz incelemesinde ise;
Sanığın H. Ş. isimli kişiden keşidecisi A. U. olan 6000 ve 1800 TL’lik çekleri her birinin karşılığında 5000 ve 1700 TL ödemek suretiyle aldığı çek üzerinde yazılı miktarla çekler karşılığı ödediği miktar arasındaki farkın kazanç niteliğinde olduğu, yine sanığın Mustafa Şanlı’ya verdiği 14000 TL karşılığı 15000 TL miktarlı senet aldığı aradaki farkın kazanç niteliğinde bulunduğu vergi tekniği raporu, icra dosyaları, sanığın dolaylı ikrarı ile anlaşılmakla, sanığın zincirleme tefecilik suçundan mahkumiyeti yerine çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmeyen hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümü olanaklı olan tefecilik suçunun oluşup oluşmadığını belirleme görevinin mahkemeye ait olduğu gözetilmeksizin CMK’nın 63. maddesine muhalefet edilerek bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılıp rapor içeriği de esas alınmak suretiyle, oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçelerle sanığın beraetine karar verilmesi,
Sonuç: Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.05.2014 tarihinde oybirliğiyle, karar verildi.
Y.5.C.D. E. 2014/5743 K. 2014/6848 K.T. 19.06.2014
Tefecilik suçu
ÖZETİ: 5237 sayılı TCK’nın 241. maddesinde tefecilik suçunun “kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi …” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda tefecilik suçunu birden fazla kez ve birden fazla kişiye karşı işlediği anlaşılan sanık hakkında ayrı suç değil, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği ve kanun yararına bozma talebinin bu gerekçeye dayalı olarak yerinde görülmüştür.
Dava: Tefecilik suçundan sanık M. Ş.’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 241/1. (üç kez) maddesi gereğince 3 yıl hapis cezası (üç kez) ile cezalandırılmasına dair, Erbaa Asliye Ceza Mahkemesinin 06.11.2012 tarihli ve 2009/326 Esas, 2012/506 sayılı Kararının;
Mahkemece sanık hakkında her üç müştekiye yönelik eylemleri nedeniyle üç ayrı tefecilik suçundan ceza verilmiş ise de, 5237 sayılı Kanunun 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun oluşabilmesi için birden fazla kişiye sistemli ve sürekli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para verilmesi gerekmekte olup, mağdur sayısınca ayrı suç oluşmayacağı gözetilmeksizin sanık hakkında yazılı şekilde fazla ceza tayininde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 22.04.2014 gün ve 94660652-105-60-0673-2014/8279/28257 sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
Karar ve Sonuç: 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 241. maddesinde tefecilik suçunun “kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi …” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda tefecilik suçunu birden fazla kez ve birden fazla kişiye karşı işlediği anlaşılan sanık hakkında ayrı suç değil, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği ve kanun yararına bozma talebinin bu gerekçeye dayalı olarak yerinde görüldüğü anlaşıldığından talebin kabulü ile Erbaa Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.11.2012 gün ve 2009/326 Esas, 2012/506 sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle; hükmün (A) bendinde 5237 sayılı TCK’nın 241/1. maddesi uyarınca sanığa tayin olunan 3 yıl hapis cezasına, eylemini birden fazla mağdura karşı teselsülen gerçekleştirdiği anlaşıldığından TCK’nın 43/1. maddesi gereğince ¼ oranında artırım yapılarak sanığın 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına denmek suretiyle düzeltilmesine, (B) ve (C) bentlerinde yer alan ayrı ayrı 3’er yıllık hapis cezası tayinine ilişkin bölümlerin hükümden çıkartılmasına, infazın 3 yıl 9 ay hapis cezası üzerinden yapılmasına, hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına, 17.06.2014 havale günlü dilekçe ile tahliye talebinde bulunan sanık müdafinin bu talebinin de incelemenin mahiyeti ve kurulan hükmün niteliği nazara alınarak REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
Y.4.C.D. E. 2011/20476 K. 2012/5992 K.T. 14.03.2012
Tefecilik suçu
Kazanç sağlamak amacıyla bir kez ödünç para verilmesi
ÖZETİ: Müşteki ve eşinin iddiaları ile sanıkların tefecilik suçu işlediklerine ilişkin yaygın duyumlar olduğuna dair 22.12.2006 tarihli tutanak içeriği ile bütünlük ve uyum gösteren, tanıklar ……… ’ün anlatımları yöntemince tartışılıp reddedilmeden ve tefecilik suçunda 1.6.2005 tarihinden sonra işlenen eylemler açısından sistemli ve sürekli biçimde suçun gerçekleşmesi aranmayıp, kazanç sağlamak amacıyla yalnızca bir kez ödünç para verilmesinin yeterli olacağı gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle sanıkların beraatine karar verilmesi, yasaya aykırıdır.
DAVA: Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü.
Karar: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak; müşteki ve eşinin iddiaları ile sanıkların tefecilik yaptıklarına ilişkin yaygın duyumlar olduğuna dair 22.12.2006 tarihli tutanak içeriği ile bütünlük ve uyum gösteren, tanıklar ……… ’ün anlatımları yöntemince tartışılıp reddedilmeden ve tefecilik suçunda 1.6.2005 tarihinden sonra işlenen eylemler açısından sistemli ve sürekli biçimde suçun gerçekleşmesi aranmayıp, kazanç sağlamak amacıyla yalnızca bir kez ödünç para verilmesinin yeterli olacağı gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle sanıkların beraatine karar verilmesi,
Sonuç: Yasaya aykırı ve katılan Hazine vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden hükümlerin bozulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 14.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Eskişehir Avukat Mahmut UYANIK saygıyla sunar.