Özel Yaşamın Gizliliğini İhlal suçu özel yaşama ve yaşamın gizliliğini ihlal suçları arasında haberleşmenin gizliliğini ihlal (TCK m. 132) Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması (TCK m. 133) suçlarından sonra Türk Ceza Kanunu madde 134 de düzenlenmiştir. Kişilerin gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesidir.
Türk Ceza Yasası madde 134 “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” düzenlemesini içermektedir. Suçun maddi konusu özel yaşam alanıdır. Anayasa madde 20 “Herkes özel yaşamına saygı duyulmasını isteme hakkına sahiptir.” hükmünü içermektedir. Türk Ceza Yasası madde 134 Anayasa madde 20 de geçen düzenlemenin ceza hukukuna yansıma şeklidir.
Bu suçun hareket ögesini kişilerin özel yaşamının gizliliğini ihlal oluşturmaktadır.
Görüntü veya Seslerin İfşası
Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü ve/veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi ayrı bir suç olarak Türk Ceza Yasası madde 134/2 de düzenlenmiştir. Bu düzenleme: “Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” şeklindedir.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Nitelikli Halleri
Bu suçun nitelikli hali Türk Ceza Yasası madde 134/1 ikinci cümlesinde düzenlenmiştir. Buna göre “Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.” görüldüğü üzere suçun temel şekli sadece gözlem veya dinleme şekillerinde meydana gelebilecekken, suçun nitelikli halinde bu gizlilik ihlalinin görüntü veya seslerin kayda alınması şeklinde yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Belirtmek gerekir ki bu suç salt hareket suçu olduğu için icra hareketleri kısımlara ayrılabiliyorsa teşebbüse elverişli hale gelir.
Diğer nitelikli haller ise özel yaşama ve yaşamın gizli alanına karşı suçlar için ortaktır:
- Suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi (TCK m. 137/1-a)
- Suçun belli bir meslek veya sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanılmak suretiyle işlenmesi (TCK m. 137/1-b)
Bu suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır. (TCK m. 139)
Özel Yaşamın Gizliliğini İhlal Suçu Madde Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrası metninde, özel hayatın gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece, gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi cezalandırılmaktadır.
İkinci cümlede, böylece elde edilen saptama ve kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya diğer kimselerin bilgi edinmelerinin temini veya basın ve yayın yoluyla açıklanması suçun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır.
İkinci Fıkra
Maddenin ikinci fıkrasında, kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu görüntü veya sesler örneğin soruşturma kapsamında hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle elde edilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, elde edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması gerekir. Bu bakımdan özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. İfşanın, basın ve yayın yoluyla yapılması, söz konusu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.
Eskişehir Ceza Avukatı Mahmut Rasul Uyanık olarak özel yaşamın gizliliğini ihlal suçunun şüphelisi veya sanığı olan aynı zamanda bu suçun mağduru veya suçtan zarar göreni olan müvekkillerimize danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz.
Özel Yaşamın Gizliliğini İhlal Suçu İçin Örnek Yargıtay Kararı
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/17252 Karar: 2017/4260 Tarih: 24.05.2017
- TCK 134. Madde
- Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu
A- ) Hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesi’nin 07.10.2009 gün ve 27369 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 Sayılı TCK’nın 50 ve 52 . maddeleri ve 765 Sayılı hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL’ye kadar ( 2000 TL dahil ) adli para cezalarına dair mahkumiyet hükümleri 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı Kanun’un 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar ( 3000 TL dahil ) adli para cezalarının 5320 Sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla; 22.09.2011 tarihinde hakaret suçundan dolayı doğrudan hükmedilen 2500 TL’den ibaret mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz isteminin 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
B- ) Tehdit ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın savunma hakkının kısıtlandığına, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine dair sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- ) Suçların işlendiği 20.07.2010-23.11.2010 tarihlerinin gerekçeli karar başlığına “06/2010” olarak yazılması suretiyle CMK’nın 232/2-c madde, fıkra ve bendine aykırı hareket edilmesi,
2- ) Temel cezalar belirlenirken, TCK’nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle aynı Kanun’un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiillerin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddelerde öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerektiği gözetilmeden, suçların işleniş biçimi ve sanığın kastının yoğunluğu dikkate alınarak alt sınır aşılıp hak ve nasafete uygun cezalar hükmedilmesi yerine, temel cezaların asgari hadden tayini,
3- ) TCK’nın 6/1-g madde, fıkra ve bendinde, ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağının belirtilmesi karşısında, mağdurun özel fotoğraflarını facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden belirsiz sayıda kişinin bilgi ve görgüsüne sunan sanık hakkında, hükmedilen temel cezada, TCK’nın 134/2-2. madde, fıkra ve cümlesi gereğince, yarı oranında artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, anılan cümlenin uygulanmaması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı sanığa eksik ceza tayini,
4- ) Sanık istinabe suretiyle Bodrum 4. Asliye Ceza Mahkemesince alınan 14.07.2011 tarihli savunmasında, mahkumiyet kararı verilmesi halinde, lehe olan yasa hükümlerinin uygulanmasını talep ettiği halde, TCK’nın 62. maddesi gereğince hükmedilen cezalarda takdiri indirim yapılması, tehdit suçundan hükmedilen kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/1. madde ve fıkrası uyarınca adli para cezasına veya seçenek tedbirlere çevrilmesi ya da hükmolunan hapis cezalarının TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmesi talebini de kapsayan bu istek hakkında bir karar verilmemesi, kanuna aykırı,
5- ) Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi tatbik edilirken, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,
6- ) Hükümden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının ( b ) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve TCK’nın 106/1-1. madde ve fıkrasında tanımı yapılan tehdit suçunun uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; TCK’nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca; “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek, 6763 Sayılı Kanun’un 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilip, sonucuna göre tehdit suçu açısından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
7- ) TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasının 1. cümlesinde, kişilerin özel hayatına dair görüntü veya seslerinin ifşası halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, aynı maddenin 2. cümlesinde, fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiş iken, suç tarihinden ve hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 81. maddesiyle TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasında yapılan değişiklikle, temel ceza miktarı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiş ve ifşanın basın ve yayın yoluyla gerçekleşmesi halinde de aynı cezaya hükmolunacağının belirtilmiş olması; ayrıca, 6352 Sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin, “31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a ) Soruşturma evresinde, 04.12.2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 . maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b ) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c ) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmüne göre, TCK’nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu açısından sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerle 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/ son maddesi uyarınca ceza miktarları yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 24.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.