Nefret ve ayrımcılık suçu Türk Ceza Kanunu madde 122’de düzenlenmiştir. Cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu suç şikayete tabi suçlardan değildir. Re’sen soruşturulup kovuşturulur. Uzlaştırma hükümleri bu suç bakımından uygulanmaz. Nefret ve ayrımcılık suçunun yargılaması asliye ceza mahkemesinde görülür. Zaman aşımı bakımından genel zaman aşımına tabidir, TCK m. 66 ve m. 68 hükümleri uygulanır.
Nefret ve Ayrımcılık Suçu Nedir
Nefret ve ayrımcılık suçu madde düzenlemesi Türk Ceza Kanunu madde 122’de aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
(1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya
mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;
a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını,
devrini veya kiraya verilmesini,
b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,
c) Bir kişinin işe alınmasını,
d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını,
engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Nefret ve ayrımcılık suçu Türk Ceza Kanunu 2. kitap, 2. kısım 7. bölümde “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir.
Hürriyete karşı suçlar şunlardır:
- Tehdit suçu (m.106)
- Şantaj (m.107)
- Cebir suçu (m.108)
- Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (m.109)
- Eğitim Ve Öğrenim Hakkının Engellenmesi (m.112)
- Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesi (m.113)
- Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi (m.114)
- İnanç, Düşünce Ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme (m.115)
- Konut Dokunulmazlığının İhlali (m.116)
- İş Ve Çalışma Hürriyetinin İhlali (m.117)
- Sendikal Hakların Kullanılmasının Engellenmesi (m.118)
- Haksız Arama (m.120)
- Dilekçe Hakkının Kullanılmasının Engellenmesi (m.121)
- Nefret Ve Ayrımcılık (m.122)
- Kişilerin Huzur Ve Sükununu Bozma (m.123)
- Israrlı Takip (m.123/A)
- Haberleşmenin Engellenmesi (m.124)
2014 yılında 6529 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle ayrımcılık ibaresinin yanına nefret ibaresine de madde başlığında yer verilmiştir. Böylece nefret ve ayrımcılık suçunun konusunun nefrete dayalı ayrımcılık olduğu vurgulanmıştır.
Nefret ve ayrımcılık suçunun hukuki konusunu “eşitlik ilkesi” ve “ayrımcılık yasağı” oluşturur. Nefret suçlarında hedef mağdurdan öte mağdurun üyesi olduğu sosyal gruptur. Fail için ise önyargı, açık veya örtülü şekilde suçun işlenme motivasyonunu oluşturmaktadır. Ayrımcılık temelli olması nedeniyle nefret suçu fail ve mağdur ile birlikte tüm toplumu etkilemektedir.
Suçun Unsurları
Nefret ve ayrımcılık suçu genel bir suçtur; herhangi bir kişi fail olabilir. Suçun mağduru ise iş, mal veya hizmetten yararlanmak isteyen kimselerdir. Nefret ve ayrımcılık suçunun maddi konusu, ayrımcılığa maruz bırakılan kişi ve onun yoksun bırakıldığı şeydir.
Nefret ve ayrımcılık suçunun maddi konusu, ayrımcılığa maruz bırakılan kişi ve onun yoksun bırakıldığı şeydir.
Nefret ve Ayrımcılık Suçu Hareket Ögesi
Nefret ve ayrımcılık suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Suç aşağıdaki hareketlerden biriyle işlenebilir. (TCY m.122/1)
- Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını,
devrini veya kiraya verilmesini engellemek - Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını engellemek
- Bir kişinin işe alınmasını engellemek
- Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engellemek
Kast Bakımından Değerlendirme
Nefret ve ayrımcılık suçu kasten işlenebilen bir suç olmasıyla beraber suçun oluşması için failin belli saikle hareket etmesi gerekir. Suçun hareket ögesini oluşturan davranışların kişilere karşı “dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle” gerçekleştirilmiş olmalıdır. Yoksa iş sahiplerinin beğenmedikleri kişileri işe almamaları gibi hususların cezalandırılması söz konusu değildir. Amaç vatandaşlar arasında çeşitli etmenlere dayanan grup mensupları arasında ayrım yapmamaktır.
Bu suç doğrudan kast ve nefret saiki ile işlenebilir.
TCK madde 117 ile arasındaki fark
Bir ekonomik etkinlikte bulunmayı engelleme eylemi; kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, ve benzeri nedenlerle farklılık gözetilerek işlenirse nefret ve ayrımcılık suçu (TCY m.122); böyle bir ayrım gözetilmeksizin cebir veya tehdit kullanılarak veya hukuka aykırı başka bir davranışla gerçekleştirilirse iş ve çalışma özgürlüğünün ihlali suçu (TCY m.117) oluşur.
Madde Gerekçesi
Madde, insanlar arasında, yürürlükteki kanun ve nizamların izin vermediği ayırımlar yapılarak, bazı kişilerin hukukun sağladığı olanaklardan yoksun hâle getirilmelerini cezalandırmaktadır.
Madde suçun maddî unsurlarını üç ayrı bentte ayrı ayrı belirtmiştir. Bu fiiller, maddede sayılan ayırım nedenlerine dayanılarak bir taşınır veya taşınmaz malın satılmaması, devredilmemesi veya bir hizmetin icra olunmaması, hizmetten yararlanmanın engellenmesi, kişinin işe alınması veya alınmamasının bu ayırım nedenlerine bağlanması, besin maddelerinin verilmemesi, kamuya arzedilmiş bir hizmetin yapılmasından kaçınılması, kişinin herhangi bir ekonomik faaliyette bulunmasının engellenmesidir.
Ancak menfi nitelik arzeden ve ihmal tabiatında bulunan bütün bu hareketler maddenin birinci fıkrasında gösterilen saiklerle bağlı olarak gerçekleştirilecektir; yukarıda belirtilen olumsuz hareketler, kişilere karşı kökenleri, cinsiyetleri, aile durumları, örf ve âdetleri, kişilerin değişik felsefî inançları, ayrı bir etnik gruba mensup bulunmaları, farklı ırk, din, mezhep mensubu bulunmaları nedeni ile gerçekleştirilmiş olacaktır. Yoksa söz gelimi iş sahiplerinin beğenmedikleri kişileri işe almamalarının cezalandırılması söz konusu değildir. Amaç, vatandaşlar arasında çeşitli etmenlere dayanan grup mensubiyeti nedeniyle ayrım yaptırmamaktır. Madde böylece aslında millet bireyleri arasında bölücülük yapılmasını önlemek amacını gütmektedir.
Yüksek Mahkeme Kararları
Y.18.C.D. E. 2016/18866 K. 2017/1856 K.T. 21.02.2017
Görevi kötüye kullanma, nefret ve ayrımclık suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Vize Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 24/08/2015 tarihli ve 2015/375 soruşturma, 2015/505 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Kırklareli Sulh Ceza Hakimliğinin 11/10/2015 tarihli ve 2015/2121 değişik iş sayılı kararının Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14/06/2016 gün ve 235275 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “…. Belediye Başkanı olarak görev yapan şüphelinin, yerel seçimlerde başka adayı destekleyen müştekilerin sularını usulsüz olarak kestirdiği, fahiş fiyata akıllı su sayacı almaları hususunda baskı yaptığı şeklindeki iddialar kapsamında, üzerine atılı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257/1. maddesinde tanımlanan görevi kötüye kullanma suçu ile 122. maddesinde düzenlenen nefret ve ayrımcılık suçunun, müştekilerin iddialarına göre Belediye Başkanlığı görevi sırasında ve görevin icrası kapsamında işlendiğinin iddia edilmesi karşısında, şüpheli hakkındaki soruşturmanın 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre merciinden izin alınmak suretiyle yapılması gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. ” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
4483 Sayılı Yasanın 4/1. maddesinde “Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler.”4/3. maddesinde “Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.” 4/4 maddesinde Üçüncü fıkradaki şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir. Ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Başsavcılar ve yetkili merciler ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır.” 5/3. maddesinde “Ön inceleme, izin vermeye yetkili merci tarafından bizzat yapılabileceği gibi, görevlendireceği bir veya birkaç denetim elemanı veya hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki memur ve kamu görevlilerinden biri veya birkaçı eliyle de yaptırılabilir. İnceleme yapacakların, izin vermeye yetkili merciin bulunduğu kamu kurum veya kuruluşunun içerisinden belirlenmesi esastır. İşin özelliğine göre bu merci, anılan incelemenin başka bir kamu kurum veya kuruluşunun elemanlarıyla yaptırılmasını da ilgili kuruluştan isteyebilir. Bu isteğin yerine getirilmesi, ilgili kuruluşun takdirine bağlıdır. 6/1. maddesinde “Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı belirtilir.” 6/2 maddesinde “Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur.” 7/2 maddesinde “Yetkili merci, herhalde yukarıdaki fıkrada belirtilen süreler içinde memur veya diğer kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda karar vermek zorundadır.” 9/1 maddesinde “Yetkili merci, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikayetçiye bildirir.” 9/2 maddesinde “Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı veya şikayetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi, yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.” hükümleri yer almaktadır. 4483 sayılı Yasa kapsamındaki bir suçu işleyen memur veya kamu görevlisi hakkında Cumhuriyet savcılarının re’sen soruşturma yapma yetkileri bulunmamaktadır. Belirtilen yasa hükümlerine göre, soruşturmanın başlaması yetkili merci tarafından izin verilmesi koşuluna bağlıdır. Yetkili merci izin vermedikçe soruşturma aşamasına geçilemeyeceğinden şüpheli kişi veya kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilmesi de olanaklı olmayacaktır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı ancak yetkili merci tarafından soruşturma şartı niteliğindeki izin verildikten sonra yapılacak soruşturma sonunda verilebilecektir.
İncelenen dosyada; müştekilerin şikayet dilekçeleri üzerine Vize Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, şüpheli belediye başkanı olan … hakkında görevi kötüye kullanma ile nefret ve ayrımcılık suçlarından suçun unsurlarının oluşmadığı ve idare hukuk kapsamında ihtilaf olduğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, yapılan itiraz üzerine Kırıklareli Sulh Ceza Hakimliği’nin 11/10/2015 tarih 2015/2121 değişik iş sayılı kararı ile usul ve yasaya uygun olduğundan itirazın reddine karar verilmiştir. Ancak şüpheli hakkında iddia edilen suçların görevi kapsamında ve görevin icrası sırasında işlendiğinin iddia edilmesi nedeniyle 4483 sayılı Yasa hükümlerine göre merciden izin alınmak suretiyle soruşturmaya başlanılması gerekmektedir. Vize Cumhuriyet Başsavcılığının, 4483 sayılı Yasa hükümlerini dikkate almadan verdiği 24/08/2015 tarih 2015/375 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı ile bu karara yönelik itirazı inceleyen Kırıklareli Sulh Ceza Hakimliği’nin 11/10/2015 tarih 2015/2121 değişik iş sayılı kararının hukuka aykırı olduğu açıktır.
Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-Kırıklareli Sulh Ceza Hakimliği’nin 11/10/2015 tarih 2015/2121 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin itiraz mercii tarafından mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 21/02/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Eskişehir Avukat Mahmut Rasul Uyanık bu suçun şüphelisi veya sanığı konumunda olan müvekkillerine özenle ve profesyonellikten taviz vermeden Eskişehir Ceza Avukatı olarak müdafilik hizmeti verdiği gibi bu suçun mağduru veya suçtan zarar göreni konumunda olan müvekkillerini de mahkemede Eskişehir Ceza Avukatı olarak özveriyle temsil etmekte ve haklarını savunmaktadır.
Eskişehir Avukat Mahmut Rasul Uyanık saygıyla sunar.