Mal ve Hizmet Satımından Kaçınma Suçu Nedir?

Mal ve hizmet satımından kaçınma suçu Türk Ceza Kanunu madde 240’ta düzenlenmiştir. Cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.

TCK m.240 düzenlemesi şu şekildedir:

  • Belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Mal ve hizmet satımından kaçınma suçu somut tehlike suçudur. Suçun cezalandırılabilmesi için gerçekleştirilen eylem sonucunda “kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkması” gerekir.

Şikayete tabi olmayıp re’sen soruşturulup kovuşturulur. Uzlaştırma hükümleri bu suç bakımından uygulama alanı bulmaz.

Dava zaman aşımı süresi 8 yıl, ceza zaman aşımı süresi 10 yıldır.

Bu suç ile ilgili yargılama yapma görevi Asliye Ceza Mahkemelerine aittir.

Mal ve Hizmet Satımından Kaçınma Suçu Madde Gerekçesi

Madde metninde, belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınmak fiili suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, bu suçtan dolayı failin cezalandırılabilmesi için, belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınmak suretiyle kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkması gerekir. Böylece, kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkması, söz konusu suçun bir objektif cezalandırılabilme şartını oluşturmaktadır. Örneğin, özel hukuk tüzel kişileri eliyle verilen sağlık hizmetlerini aksatarak, belli bir güzergahta toplu taşımacılık hizmetini durdurarak, ekmek gibi temel ihtiyaç maddelerinin üretimini durdurarak, akaryakıt satışını durdurarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olunabilir.

Eskişehir avukat

Yargıtay Kararları

YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas Numarası: 2010/4-112 Karar Numarası: 2011/166 Karar Tarihi: 12.07.2011

Mal ve hizmet satımından kaçınma suçu

ÖZETİ: Somut olayda; sanığa yüklenen görevde yet­kiyi kötüye kullanma suçundan daha ağır bir cezayı gerektirecek bir başka suçu oluşturma olasılığı da bulunmayan eylemle ilgili olarak, 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddele­rinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, 31.06.2011 günü dolmuş bu­lunmaktadır. Bu itibarla yerel mahkeme di­renme hükmünün bozulması gerekmektedir.

Sanık H. C.’ın, görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan beraatına ilişkin, Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.05.2007 gün ve 209-460 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 10.12.2007 gün ve 9144-10552 sayı ile;

‘‘…Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak; V. F. Başkanı olan sanığın, 3289 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne (5105 sayılı Yasa ile eklenen Ek 9. madde hükmüne göre federasyona) ait olan lige katılım, tescil, lisans, vize, transfer gibi işlemler ile ilgili gelir niteliği taşıyan paraların, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü hesapları yerine, Genel Müdürlük ile herhangi bir hukuki bağı bulunmayan ve yine kendi başkanı olduğu V……. Vakfına bağış adı altında aktarılmasına neden olarak kamu zararı oluşmasına sebebiyet verdiğinin anlaşılmasına karşın, yasal olmayan gerekçelerle beraat kararı verilmesi’‘ isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Ankara 26.Asliye Ceza Mahkemesince 17.04.2008 gün ve 226-309 sayı ile;

‘‘…V…… Federasyonu Ana Statüsünün 22.03.2005 tarihinde 25763 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı görülmektedir.

İddianamenin dayanağını teşkil eden Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce düzenlenen soruşturma raporunun ise 2001-2002-2003-2004 yıllarına ilişkin olduğu tartışmasızdır.

29.05.2007 tarihli kararımızın gerekçesinde açıklandığı üzere, tüm yasal düzenlemeler birlikte ve bir arada değerlendirildiğinde; sanığın, V……. Federasyonu Başkanı olarak görev yaptığı 2001-2002-2003-2004 yıllarında lige katılım, tescil, lisans, vize, transfer gibi işlemler için yapılan ödemeler 3289 sayılı Yasanın 14. maddesine göre Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün geliri sayılmış olmakla birlikte, bu tür gelirlerin, değişik kulüplerce bağış adı altında V……. Federasyonuna yapılan bağışların sanığın yetkilisi olduğu vakfa aktarılarak buradan V……. ile ilgili harcamaların yapıldığı tartışmasız ise de, soruşturma evrakı ve eki belgelerin incelenmesinde, bağış yapan spor kulüplerince V…… Vakfına bağış ve ödeme yapılması hususunda sanığın başkanı olduğu V……. Federasyonunca alınmış herhangi bir karar ve verilmiş herhangi bir talimata rastlanmadığı, 3289 sayılı Yasanın 14. maddesine göre söz konusu gelirler, Genel Müdürlük geliri olarak gösterilmiş ise de, bu tür gelirlerin V……. Vakfına bağış adı altında yapılmasının engelleyecek ve önleyecek herhangi bir hüküm olmadığı anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan 3289 sayılı Yasada 5105 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik, Ek-9 maddesi ile anılan gelirler federasyon geliri olarak gösterilmiş ise de, soruşturmaya konu harcamaların 2001-2002-2003-2004 yılları arasını kapsadığı, V……. Federasyonunun ise 22.03.2005 tarihinde özerk yapıya kavuştuğu, dolayısıyla 5105 sayılı Yasa ile talep halinde V……. Federasyonunun geliri sayılabilecek söz konusu gelirlerin suç oluşturabilmesi için 22.03.2005 tarihinde sonraki harcamaları kapsaması gerekmektedir. Halbuki olayımızda suça ve şikayete konu harcamalar 2001-2004 yıllarını kapsamaktadır.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre; 765 sayılı TCK’nın 240. maddesinde belirtilen görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu için görev sırasında sahip olunan yetkinin kötüye kullanılması niteliğinde olup, bu suça aynı zamanda ‘görevde yetkiyi kötüye kullanma’‘ suçu da denildiği, bu suçun oluşumu için yasaya aykırı biçimde yapılan işin memurun yasal görevi olması gerektiğidir.

Ancak dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere göre soruşturmaya konu ve sanığın görev yaptığı yıllar itibariyle 3289 sayılı Yasanın 14. maddesine göre lige katılım, tescil, lisans, vize, transfer gibi gelirlerin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün geliri olup V……. Federasyonu Başkanı olan sanığa, federasyona bağış adı altında yapılan bu gelirleri Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne aktarılması konusunda yasalarla verilmiş herhangi bir yükümlülük ve görev bulunmamaktadır.

V……. Federasyonu Ana Statüsü 22.03.2005 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, bu tarihten önce sanığın söz konusu gelirleri toplama yetkisi yoktur.

Bu itibarla Yargıtay 4. Ceza Dairesinin, ‘‘V……. Federasyonu Başkanı olan sanığın, 3289 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne (5105 sayılı Yasa ile eklenen Ek-9 maddesi gereğine federasyona) ait olan lige katılım, tescil, vize, lisans ve transfer gibi işlemlerle ilgili gelir niteliği taşıyan paraların; sanığın Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yerine, Genel Müdürlükle ilgisi olmayan ve başkanı olduğu vakfa bağış adı altında aktarılmasına neden olarak kamu zararının oluşmasına sebebiyet verdiği’ yönündeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Nitekim Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16.06.1993 tarih ve 3131-4836, 08.02.1994 tarih ve 8748-874 sayılı ilamlarında sanığın görev alanına girmeyen fiilleri dolayısıyla TCK’nın 240. maddesindeki suçun unsurlarının oluşmayacağı belirtilmiştir.

TCK’nın 240. maddesinde açıklanan görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu için yukarıda açıklandığı üzere memurun yasal olarak kendisine tanınan yetkiyi aşması, yasanın ön gördüğü şekil şartına uymaması, takdir hakkını amaç dışında kullanması ve yasal düzenleme ile kendisine verilen görevi yasaya aykırı biçimde yapması gerektiği, olayımızda yukarıda açıklandığı üzere suçlamaya konu lige katılım, transfer, vize, tescil, lisans gibi gelirlerin suç tarihi itibariyle alınmasının sanığın görevi olmadığı, bu sebeple görevi olmayan bir fiilden dolayı görevde yetkiyi kötüye kullandığından söz edilmesinin olanaksız olduğu, tüm bu sebeplerle sanığın üzerine atılı suçun sonuç itibariyle yasal unsurları oluşmadığından önceki kararımızda direnilerek sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir’‘ şeklindeki gerekçe ile ilk hükümde direnilmiştir.

Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Ceza Genel Kurulunca; 02.06.2009 gün ve 175-145 sayı ile direnme hükmünün eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hüküm niteliğinde olduğu kabul edilerek dosya Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmiş,

Yargıtay 4. Ceza Dairesince de, 16.11.2009 gün ve 23014-19293 sayı ile;

‘‘…Ancak, V. Federasyonu Başkanı olan ve Federasyon faaliyetlerini, yasalara, Ana Statü ve diğer mevzuat hükümlerine uygun olarak yürütmekte görevli olan sanığın, V. müsabakalarına katılacak olan spor kulüplerinden tahsil edilecek olan ve suç tarihine göre 3289 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne (04.03.2004 tarih ve 5105 sayılı Yasa ile eklenen Ek 9. madde hükmüne göre federasyona) ait olan lige katılım, tescil, lisans, vize, transfer ve benzeri işlemler ile ilgili gelir niteliği taşıyan paraların, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü hesapları yerine, Genel Müdürlük ile herhangi bir hukuki bağı bulunmayan ve yine kendi başkanı olduğu V. Vakfına bağış adı altında aktarılmasına neden olmaktan ibaret eyleminde, aktarılan paraların Genel Müdürlüğe iade edilip edilmediği, vakıf olarak yapılan harcamanın aynısının, Genel Müdürlükçe de yapılması gerekip gerekmediği, haksız kazanç, kamu zararı veya mağduriyete yol açıp açmadığı hususları vakfa ait belgeler üzerinde inceleme yapılarak araştırılıp tartışılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik kovuşturma ve yasal olmayan gerekçelerle beraat kararı verilmesi’‘ isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi ise 18.03.2010 gün ve 50-142 sayı ile, önceki hükmünde direnmiştir.

Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ‘‘bozma’‘ istemli, 04.05.2010 gün ve 93175 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık H. C.’ın görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan beraatına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca, zamanaşımının dolup dolmadığı hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya içeriğinden;

V. Federasyonu Eski Başkanı olan sanığın, 2001 ila 2004 yılları arasında, 3289 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne ait olan lige katılım, tescil, lisans, vize, transfer gibi işlemler ile ilgili gelir niteliği taşıyan paraların, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü hesapları yerine, Genel Müdürlük ile herhangi bir hukuki bağlantısı bulunmayan ve kendisinin başkanı olduğu V. Vakfı’na bağış adı altında alınmasını sağlayarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla hakkında 765 sayılı TCY’nın 240/2. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.

Son eylem tarihinin 31.12.2003 olduğu somut olayda; sanığa yüklenen görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan daha ağır bir cezayı gerektirecek bir başka suçu oluşturma olasılığı da bulunmayan eylemle ilgili olarak, 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, 31.06.2011 günü dolmuş bulunmaktadır.

Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, ancak; yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının, 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.

Açıklanan nedenlerle;

1- Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.03.2010 gün ve 50-142 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,

Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının, 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.07.2011 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2000/12320 Karar Numarası: 2001/2949 Karar Tarihi: 26.03.2001

    Mal ve hizmet satımından kaçınma suçu

    5237 s. TCK/240

    Davacı tarafından, davalı Zeki aleyhine 16.9.1997 gününde verilen dilekçe ile görevini kötüye kullanarak, evine elektrik verilmemesine sebep olan elektrik kurumu şefi davalıdan 200.000.000 TL. manevi tazminatın tahsilinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 12.2.1998 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

    KARAR: Davacı, TEDAŞ’a abone olduğu halde, trafo ve şebekesinin belediye elemanlarınca söküldüğünü, işletme şefi olan davalının duyarsız davrandığını, yeni bir trafo aldırıp tesis ve montaj bedeli olarak istediği 25.000.000 liranın ödenmesinden bir ay sonra elektriğin bağlandığını, bu süre içerisinde ilçe dışında karanlıkta oturup eziyet çektiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

    Davalının, usulsüz olarak elektriğini kestiği davacıdan, yeniden elektrik bağlanması amacıyla trafo almasını ve yeni alınacak trafo için de proje parası istediği, davacının aldığı trafodan bir başkasının konutuna elektrik bağladığı, bu suretle görevde yetkiyi kötüye kullandığı iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Sanık-davalının T.C.Y.’nın 240. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ilişkin mahkeme kararı, eylemin inandırma yolu ile yiyicilik suçunu oluşturabileceğinden, kanıtların takdir ve tartışmasının ağır ceza mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 6.7.1998 günlü kararı ile bozulmuş ve Elmadağ Asliye Ceza Mahkemesi’nin 7.10.1998 günlü kararı ile bozmaya uyularak görevsizlik kararı verilmiştir.

    Öte yandan davacı tarafından davalı aleyhine açılan manevi tazminat davası, Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 6.3.1997 gün ve 397/84 sayılı kararı ile kısmen kabul edilmiştir. Ancak kararın kesinleştiğine ilişkin bir bilgiye dosyada rastlanılamamıştır.

    Bu nedenle, davalı hakkında asliye ceza mahkemesi görevsizlik kararı ile ağır ceza mahkemesine gönderilen dava dosyası ile Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1996/397 esas sayılı dosyası celbedilerek birlikte değerlendirilmeli, mevcut kanıtlar irdelenmeli, sabit olması halinde davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmediği ve asliye hukuk mahkemesi kararının olayla ilgisi araştırılarak sonucuna göre karar verilmelidir. Yerel mahkemece anılan yön gözetilmeden eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26.03.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.


    YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 1983/5133 Karar Numarası: 1983/5562 Karar Tarihi: 27.09.1983

      FİYATLARI ETKİLEME SUÇU

      Mal ve hizmet satımından kaçınma suçu

      ÖZETİ: Sanığın; likit gazı, yetkili makam tarafından belirlenen fiyatın üstünde bir bedel karşılığı satmak şeklindeki eylemi TCK.’nun 24.09.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2891 sayılı Yasa ile değişik 401. maddesindeki suçu oluşturur.

      DAVA: Yetkili mercilerce verilen emirlere aykırı hareketten sanık Şaban’ın yapılan yargılaması sonunda, beraatine dair (Kargı Sulh Ceza Mahkemesi)’nden verilen 28.12.1982 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık C. Savcısı tarafından süresinde dilekçeyle istenmek ve dava evrakı C. Başsavcılığı’nın 27.07.1983 tarihli tebliğnamesiyle daireye gönderilmekle okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği düşünüldü:

      KARAR: Sanığın likit gazı yetkili makam tarafından tesbit edilen fiyatın fevkinde bir bedel karşılığı satmak şeklindeki eyleminin TCK.nun 24.09.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2891 sayılı Kanunla değişik 401. maddesi kapsamına alınmış olması ve göreve müteallik değişikliklerin kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle, vazifesizlik kararı verilmesi lüzumu, SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş C. Savcısının itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün suç tarihi itibariyle TCK.nun 2. maddesi nazara alınmak üzere sair cihetler incelenmeksizin vazife yönünden BOZULMASINA, 27.09.1983 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


      Eskişehir Avukat Mahmut UYANIK saygıyla sunar.

      Avukat Mahmut Rasul UYANIK ile İletişime Geçin!