Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu

Özel Yaşama ve Yaşamın Gizli Alanına Karşı Suçlar başlığı altında, kişisel verilerin kaydedilmesi suçu düzenlenmiş olup bu suç kişilerle ilgili bilgilerin hukuka aykırı olarak kayda alınması olarak gerçekleşir. Özel yaşamın gizli alanına karşı suçlar başlığı altında düzenlenen diğer suçlar ise şunlardır:

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu (TCK m. 132)
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması (TCK m. 134)
Özel yaşamın gizliliğini ihlal suçu (TCK m. 134)
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu (TCK m. 135)
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu (TCK m. 136)
Verileri yok etmeme suçu (TCK m.138)

Türk Ceza Kanunu madde 135/1 bu suçu “Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” diyerek düzenlemiştir. Bu suçun hukuksal konusunu “özel yaşamın gizliliği” oluşturmaktadır.

Bu suç genel bir suç olup suçun faili herhangi bir kişi olabilir. Suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. (TCK m.140)

Suçun maddi konusu kişisel verilerdir. Gerçek kişiyle ilgili her türlü bilgi kişisel veri olarak kabul edilmektedir. Kişisel Verileri Koruma Yasası’na göre, kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade eder. (6698 sayılı kanun madde 3/1-d)

Yargıtaya göre kişisel veri kavramından, kişinin yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri, adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasal, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan , kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir. Suçun hareket ögesini “kişisel verileri kaydetmek” oluşturmaktadır.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu Meşru Savunma Hali

Meşru savunma bir hukuka uygunluk hali olup bu durumda TCK m.5 de zikredilen suç oluşmamaktadır. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 28.04.2004 tarihli 2013/2608 e. 2014/10205 k. sayılı kararında da belirttiği üzere: Kişinin bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma olanağının olmadığı ani gelişen durumlarda (ör. kendisine karşı işlenmekte olan cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi bir suç söz konusu olduğunda) ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için kaybolma olasılığı bulunan kanıtları yetkili makamlara ulaştırmak amacıyla failin bilgisi ve rızası dışında, onun kişisel verilerini kaydetmesi hukuka uygundur. Bu tür durumlarda kişinin hukuka aykırı hareket ettiğinden söz edilemez.

6698 Sayılı Yasa Uyarınca

Suçun oluşabilmesi için kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kayda alınması gerekir. Kişinin rızası ile kendisiyle ilgili bilgilerin kayda alınması suç oluşturmaz. Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez bu husus 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu m.5/1 de belirtilmiştir. Yine aynı kanunda belirtmiştir ki: Açık rıza, belirli bir konuya ilişkin, bilgilendirmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rızayı ifade eder. (6698 sayılı Yasa m.3/1-a)

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi
Kişisel Verilerin Kaydedilmesi

Suçun Nitelikli Şekilleri

Suçun cezayı artıran nitelikli şekilleri şunlardır:

  • Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  • Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi
  • Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi

Belirtmek gerekir ki bu suçun soruşturması ve kovuşturması re’sen yapılır. Şikayete bağlı değildir.

Ceza Avukatı tabiri veya Ağır Ceza Avukatı tabiri halk arasında oluşturulmuş bir kalıptır. Avukatlık mesleğinde diğer bazı mesleklerde olduğu gibi alanlara ayrılma ve bu alanlarda branşlaşma gibi bir durum yoktur. İnternette veya başka ortamlarda rastlanılan Ceza Avukatı veya Ağır Ceza Avukatı tabirleri gerçeği yansıtmamaktadır ve Avukatlık Kanunu uyarınca yasal da değildir. Avukat Mahmut Rasul Uyanık kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun şüphelisi veya sanığı durumunda olan müvekkillerine danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekte ve aynı zamanda bu suçun mağduru ve/veya suçtan zarar göreni konumunda olan müvekkillerinin haklarını soruşturma ve kovuşturma evresinde özveriyle ve profesyonelce savunmaktadır.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu Madde Gerekçesi

Birinci Fıkra

Çağımızda kişilerle ilgili kayıtların bilgisayar ortam­larına geçirilip muhafaza edilmesi uygulamasına bazı kurum ve kuruluşlar tarafından başvurulmaktadır; hastanelerde hastalara, sigorta şirketlerinde sigortalılara, bankaların ve kredili alış veriş yapılan mağazaların müşterile­rine ilişkin kayıtlar, böylece tutulmaktadır. Bu bilgilerin amaçları dışında kullanılmasından veya herhangi bir şekilde üçüncü şahısların eline geçerek hukuka aykırı olarak yararlanılmasından dolayı hakkında bilgi toplanan ki­şiler büyük zararlara uğrayabilmektedirler. Bu bakımdan, kişilerle ilgili bil­gilerin hukuka aykırı olarak kayda alınması suç olarak tanımlanmıştır.

Suçun konusu, kişisel verilerdir. Gerçek kişiyle ilgili her türlü bilgi, kişisel veri olarak kabul edilmelidir.

Söz konusu suç tanımında kişisel verilerin bilgisayar ortamında veya kağıt üzerinde kayda alınması arasında bir ayırım gözetilmemiştir. Bu ba­kımdan, söz konusu suç tanımı ile Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan Türkiye’nin de 28 Ocak 1981 tarihinde imzalamakla taraf olduğu “Kişisel Nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tâbi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Sözleşme”nin ilgili hükümlerine geçerlilik tanınmıştır.

Bu suçun oluşabilmesi için, kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kayda alınması gerekir. Kişinin rızası ile kendisiyle ilgili bilgilerin kayda alınmasının suç oluşturmayacağı muhakkaktır. Belirli nitelikteki kişisel ve­rilerin kayda alınması kanun hükmünün gereği olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan, çeşitli kamu kurumlarında verilen kamu hizmetinin gereği olarak kişilerle ilgili bazı bilgiler ilgili kanun hükümlerine istinaden kayda alın­maktadırlar. Bu durumlarda, söz konusu suç oluşmayacaktır.

İkinci Fıkra

Maddenin ikinci fıkrasında, kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşle­rine, ırkî kökenlerine, ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık du­rumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kayda almak, suç ola­rak tanımlanmıştır. Ancak, bunlardan kişilerin ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgile­rin kayda alınmasına kanunlarda özellikle suçlulukla mücadele bağlamında, suç ve suçluların ortaya çıkarılmasını sağlamak amacıyla belli ölçüde izin verilebilir. Bu durumlarda söz konusu suç oluşmayacaktır.

Yüksek Mahkeme Kararları

Y.12.C.D. E. 2019/14037 K. 2022/2232 K.T. 23.03.2022

Hükümler : CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraat

Kişilerin huzur ve sükununu bozma, kişisel verilerin kaydedilmesi ile verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından sanığın beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Dairemizin 04.12.2019 tarihli tevdi kararı uyarınca; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, sanık hakkında kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik katılan vekilinin temyizi ile ilgili görüş içeren ek tebliğnamenin düzenlendiği belirlenerek yapılan incelemede:

A) Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin sanık hakkında mahkumiyet yerine beraat kararı verilmesinin isabetsiz olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

B) Kişisel verilerin kaydedilmesi ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;

Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Kişilerin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesi, TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasının 1. cümlesinde suç olarak düzenlenmiş olup, özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olaylarını ve bilgilerin tamamını içerir. Bir olayın ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.

TCK’nın 135/1. madde ve fıkrasında ise hukuka aykırı olarak kişisel verilerin kaydedilmesi, aynı Kanunun 136/1. madde ve fıkrasında da, kişisel verilerin, hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, “Kişisel verilerin kaydedilmesi” ve “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlıkları altında suç olarak tanımlanmıştır.

Kişisel verilerin kaydedilmesi ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 Esas – 2014/331 sayılı Kararında da vurgulandığı üzere; TCK’nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK’nın 135. maddesindeki kişisel verilerin kaydedilmesi ve aynı Kanunun 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarını oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmektedir. Ancak, kişisel verilerin kaydedilmesi ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarının uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.

Ayrıca, bir özel hayat görüntüsünün ya da sesinin, “kişisel veri” olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsünün ya da sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasının 2. cümlesinde; rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasında özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında düzenlendiğinden, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü ya da sesi, yasal anlamda, TCK’nın 135/1 ve aynı Kanunun 136/1. madde ve fıkraları kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilemez.

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, sanık …’ın, gayri resmi birliktelik yaşadığı mağdur …’le beraberken onun bilgisi dışında çıplak fotoğraflarını çekip, mağdurla aralarındaki ilişkinin sona ermesinin ardından, bu resimleri, ifşa edeceğine dair mesajlarla mağdura gönderdiği iddialarına konu olayda;

Dosyada mevcut 17.01.2014 tarihli mesaj tespit tutanağındaki 2 adet fotoğraftan birinin; mağdur tamamen çıplak ve yüzüstü şekilde uzanırken, diğerinin; üzerinde alt iç çamaşırı olan mağdurun bir tarafa doğru dönerek uzandığı esnada alt iç çamaşırına doğru odaklanarak çekilmesi ve her iki çekimin de mağdur tarafından çekim cihazına bakılmaksızın arkadan yapılması, fotoğrafların, mağdura, “Sen daha bugün göreceksin rezil”, “Annende öğrencek seni”, “Az bekle kayıtların hepsi geliyor birazdan”, “Mail adresini yolla”, “Bak sana neler yollayacağım”, “Tamam yolluyorum”, “Daha ister misin?”, “Benimle iyi geçin”, “Bu son annene şimdilik bir şey demeyeceğim”, “Daha da yollayayım mı?”, “Bunlar en basiti” vb. mesajlarla birlikte gönderilmesi, mağdura gönderilen mesajların sanığın da kabulünde olması hususları, dosyada mevcut diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde, sanığın, söz konusu fotoğrafları, mağdurun rızası dışında çektiği; ancak, fotoğrafların, mağdurun annesine ya da başkalarına ifşa edilmediği gibi iddianamede bu yönde bir anlatım da bulunmadığı anlaşılmakla;

Mağdura ait fotoğrafların mağdurun fiziksel mahremiyetine ilişkin olması nedeniyle sanığa isnat edilen TCK’nın 135/1. madde ve fıkrasındaki kişisel verilerin kaydedilmesi ve aynı Kanunun 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarının yasal unsurlarının somut olayda gerçekleşmediği; ancak, mağdurun çıplak ve yarı çıplak özel yaşam alanı kapsamındaki fotoğraflarını, onun rızasına aykırı şekilde kaydeden sanığa, iddianamede eyleminin tarif edildiği de nazara alınıp, CMK’nın 226. maddesi uyarınca TCK’nın 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümlelerinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanınarak, CMK’nın 254. maddesi gereğince uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, uzlaşma gerçekleşmediği takdirde, sanık hakkında görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütlerden suçun işleniş biçimi, meydana gelen tehlikenin ve sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı ile sanığın güttüğü amaç ve saiki nazara alınarak, aynı Kanunun 3/1. madde ve fıkrası uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde asgari hadden uzaklaşılarak temel ceza belirlenip, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde ve hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle kişisel verilerin kaydedilmesi ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından CMK’nın 223/2-e madde, fıkra ve bendi gereğince beraat hükümleri kurulması,

Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 23.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Avukat Mahmut Rasul UYANIK ile İletişime Geçin!