Kast suç tipindeki objektif unsurların bilinmesi ve istenmesidir zira Türk Ceza Kanunu madde 21’de geçen kast tanımı şudur: “Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.”
Suçun yasal tanımındaki maddi unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi, kastın varlığı için zorunludur. Suç tanımında yer almakla birlikte, eylemin ifade ettiği haksızlık üzerinde etkili olmayan koşulların bilinmemesi kastın varlığı açısından önem taşımaz.
Kast Unsurları
Bilme
Bilme failin yaptığı hareketin ve bu hareketin sonuçlarını önceden anlayabilmesidir. Failin kasten hareket etmiş sayılması için suç tanımına uygun hareketi ve sonucu önceden düşünmüş olması gerekir.
Bilme unsurunun şunları kapsaması gerekir:
- Suç tanımına uygun hareketin ve sonucun bilinmesi gerekir.
- Cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli unsurların, mağdurla ilgili özelliklerin bilinmesi gerekir.
İsteme
İsteme belli bir fiilin veya durumun yapılmasının ya da ortaya çıkmasının arzulanmasıdır. Kastta bilme unsuru, isteme unsurunu kapsamaz. Çünkü her bilinen şey istenen şey değildir ancak isteme unsuru, bilme unsurunu kapsar; istenmiş olan şey bilinir.
Kast için yalnızca hareketin değil aynı zamanda sonucun da bilinip istenmesi gereklidir. Ancak salt harket suçlarında yalnızca hareketin bilinip istenmesi gerekli ve yeterlidir.
Kast Hakkında Yüksek Mahkeme Kararları
Y.8.C.D. E.N. 2021/1925 K.N. 2023/3114 K.T.10.05.2023
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
- Polatlı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 08.01.2016 tarihli iddianamesiyle sanık hakkında iftira suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 267 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca iki kez cezalandırılması istemiyle dava açılmıştır.
- Polatlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.06.2016 tarihli kararı ile sanık hakkında iftira suçundan, kasıt yokluğu nedeniyle beraat kararı verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekili iftira suçunun oluştuğunu, sanığın vekalet verdiğini bildiği halde, katılanlar aleyhine suç duyurusunda bulunduğunu, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğini bildirerek temyiz isteminde bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
- Şebnem Taymaz (Kilislioğlu) ile … arasındaki boşanma davası 17.12.2013 tarihinde neticelenerek tarafların boşanmalarına hükmedilmiş, mal paylaşımı için açılan davaise halen devam etmektedir. … eski eşine ait şirkette yüzde bir hisse sahibidir ve bu şirketin 23.12.2013 tarihinde yapılan toplantısında, vekaleti olmadığı halde …’nun kendi adına hareket ederek toplantıya katıldığını ve ortaklara kar dağıtımı yapılmaması şeklinde aleyhine karar alındığını, eşinin kendisinden bu şekilde mal kaçırdığını beyan ederek, … ve … hakkında 23.06.2013 tarihli dilekçesi ile şikayetçi olmuştur.
- Yapılan araştırmada, …’nun eski eşine verdiği vekaleti 25.12.2012 tarihinde iptal ettiği, …’na adına verdiği 26.05.2011 tarihli bir vekaletin daha bulunduğu, bu vekalet ile …’ın toplantıya katıldığı ve vekaletnamedeki imza üzerinde yapılan kriminal incelemede imzanın …’nun eli ürünü olduğu anlaşılmıştır.
- … şirketin muhasebecisi …’in kendisine toplantıyı haber verdiğini, toplantıda çocukluk arkadaşı olan …’in talep etmesi üzerine …’ın yerine imza attığını, boşanmadan haberi olmadığını beyan etmiştir.
… ve … hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, katılanların şikayeti üzerine sanık hakkında iftira suçundan incelemeye konu bu dava açılmıştır.
- …, …’nun eski eşinin arkadaşı olduğunu, ona vekalet verdiğini hatırlamadığını, azil işlemini hatırlamadığı için yapmadığını, doğum yaptıktan 10 gün sonra verilmiş bir vekalet olduğunu, kasıtla hareket etmediğini, kendisinden mal kaçırmak için eski eşine ait bir aracın da …’ın halasının oğlu olan …’na satıldığını, onun da hemen aracı başka birine sattığını, boşanmadan haberdar olduklarını, kasıtlı hareket ettiklerini beyan etmiştir.
IV. GEREKÇE
Mahkeme sanık hakkında iftira suçundan kasıt yokluğu nedeniyle beraat kararı vermiştir. Çoğunluk hissesi sanığın eski eşine ait olan ve sanığın da %1 pay sahibi olduğu şirketin toplantısı, sanığa tebliğ edilmemiş, vekaleti iptal edilmemiş olan …, çocukluk arkadaşı olan katılan …’in isteği ile toplantıya katılmış ve onun istediği şekilde kar payı dağıtılmamasına, eski eşi adına onay vermiştir. Bir kimsenin kendi aleyhine hareket edilmesini önlemek için vekaletname ile yetki verdiği kişiyi “eski eşi için önceden başvurduğu şekilde” azletmesi muhtemel olmakla, sanığın verdiği vekaleti unuttuğu, ayrıca kanuna karşı hile ile muhtemel sahte vekaletlerle işlem yapıldığı şeklindeki şikayetinde kastının olmadığı yönündeki savunmasına itibar eden mahkemenin, kasıt yokluğu ve şikayet hakkının kullanıldığı yönündeki kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz sebeplerinin reddine, ancak beraat kararı verilirken sanığa atılı iftira suçunun unsurları oluşmadığı halde haklarında 5271 sayılı kanunun 223 inci maddesinin (e) bendi yerine, kasıt yokluğu nedeniyle beraat kararı verilmesi ve uygulama maddesinin hükümde gösterilmemesi suretiyle 5271 sayılı Kanun’un 232 maddesinin altıncı bendine muhalafet edilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Polatlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 02.06.2016 tarihli ve 2016/51 Esas, 2016/675 Karar sayılı kararına yönelik katılan vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasının beraat kararına ilişkin birinci paragrafının çıkartılarak yerine; “Sanığın eyleminin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeniyle 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca Beraatine,” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğname’ye kısmen uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.05.2023 tarihinde karar verildi.
Y.8.C.D. E.N. 2014/30328 K.N. 2015/13425 K.T. 11.03.2015
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Para çekme işlemi tamamlandıktan sonra sanık tarafından kırılıp atılan suça konu banka kartının TCK.nun 245/1.maddesi kapsamındaki suçun konusunu oluş turması, sanığın kastının kartın içinde barındırdığı paraya yönelik olması ve suçtan kurtul mayı amaçlaması sebebiyle mala zarar verme suçunun yasal unsurlarının gerçekleş meyeceğinin anlaşılması karşısında, sonucu itibariyle doğru olan beraat kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan Cumhuriyet Savcısının, kastın bulunduğuna yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün oybirliğiyle (ONANMASINA),
2- Cumhuriyet Savcısının banka kartının kötüye kullanılması suçundan kurulan hükme yönelik temyizine gelince:
Oluşa ve dosya içeriğine göre, katılanın eşinin, suça konu kart ile 12.01.2013 tarihinde ATM’de saat 14.00’de para çektikten sonra almayı unuttuğu, aka- binde gelip durumu farkedip kullanarak önce 150 daha sonra 500 TL çeken ve makina- dan çıkan kartı kırıp atarak sahibine ulaşılması olasılığını ortadan kaldıran sanığın eyle minin TCK.nun 245/1. madde ve fıkrasındaki suçu oluşturacağı, daha sonra 14.01.2013 tarihinde parayı bankaya teslim etmesinin pişman olup iade etme arzusunu gösterdiği ve bu nedenle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabileceği, katılanın zararının karşılanmadığını beyan etmesi, sanık tarafından teslim edilen para hakkında bankanın tuttuğu tutanak içeriği karşısında, teslim edildiği belirtilen paranın akibetinin de araştırılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde etkin pişmanlıktan ve kasıt yokluğundan bahisle beraat kararı verilmesi,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uya- rınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 11.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Eskişehir Avukat Mahmut UYANIK saygıyla sunar.