Kamu Hizmetinden Yararlanma Haklarının Engellenmesi Suçu

Kamu hizmetinden yararlanma haklarının engellenmesi suçu Türk Ceza Kanunu madde 113’de düzenlenmiştir. Bu suçun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Zaman aşımı 8 yıldır. Soruşturması ve kovuşturması re’sen yapılır. Uzlaştırma hükümlerine tabi değildir.

Türk Ceza Kanunu madde 113 düzenlemesi şu şekildedir:

“(1) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;

a) Bir kamu faaliyetinin yürütülmesine,

b) Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılmasına,

engel olunması halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun konusunun sağlık hizmeti olması hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranına kadar artırılır.

Kamu Hizmetinden Yararlanma Haklarının Engellenmesi Suçu Türk Ceza Kanunu 2. kitap, 2. kısım 7. bölümde “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Hürriyete karşı suçlar şunlardır:

Eskişehir Ceza Avukatı Kamu hizmetinden yararlanma haklarının engellenmesi suçu
Eskişehir Ceza Avukatı Kamu hizmetinden yararlanma haklarının engellenmesi suçu

Kamu Hizmetinden Yararlanma Haklarının Engellenmesi Suçu Yüksek Mahkeme İçtihatları

Y.4.C.D. E. 2015/27507 K. 2020/1974 K.T. 28.01.2020

HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

A)Sanık hakkında, mağdurlara karşı üç kez ayrı ayrı silahla tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine karşı, CMK’nın 238 ve devamı maddelerine göre, suçtan doğrudan zarar görmeyen ve kurulan hükmü temyize hak ve yetkisi bulunmayan müşteki İl Sağlık Müdürlüğü vekilinin temyiz inceleme isteminin, 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,

B)Sanık hakkında üç kez silahla tehdit ve kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyizine gelince,

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1)Sanık hakkında, mağdurlar … ve müşteki …’na yönelik 2010 yılında gerçekleştiği iddia edilen silahla tehdit suçuna yönelik hükümlerin temyizinde,

Sanığın, doktor mağdur …’e yüksek dozda ilaç yazmasını istemesi, mağdurun bunu kabul etmemesi nedeniyle üzerinde bulundurduğu bıçağı çıkararak iddia ve kabul edilen sözleri söylemesi, mağdurun odadan çıktıktan sonra odaya giren müşteki …’nun sanığı sakinleştirmeye çalıştığı esnada müştekiye iddia ve kabul edilen sözleri söyleyerek kendi koluna bıçağı dayadığı şeklinde gerçekleşen ve tanık tarafından da doğrulanan ilk olayda, sanığın silahla tehdit eylemini, mağdur ve müştekiye karşı aynı suç işleme kararı kapsamında kısa zaman aralığı içinde gerçekleştirmesi karşısında, TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca cezanın artırılması gerektiği gözetilmeden, mağdur ve müştekiye karşı ayrı ayrı silahla tehdit suçundan hükümler kurularak fazla ceza tayini,

2)Sanık hakkında, müşteki …’na yönelik 2012 yılında gerçekleştiği iddia edilen silahla tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyizinde,

a)Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için, silahın bizzat mağdura yönelik olarak gösterilip mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılması gerekir, ya da mağdurun yokluğunda gerçekleştirilen tehdit eyleminin, silahla tehdit suçunu oluşturabilmesi bakımından, silahın, mağdurun evi, arabası gibi daimi kullanımında olan eşyalarında hasar, iz, emare gibi belirtiler oluşturacak ve bu suretle tehdidin mağdurun üzerinde meydana getirdiği korkunun etkisini artıracak tarzda kullanılması icap eder. Bu itibarla, mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit eyleminde, salt silah teşhir edilmiş olması, suçun nitelikli halinin oluşumu için yeterli sayılamayacaktır.

Yargılamaya konu somut olayda, sanığın, mağdurun çalıştığı aile sağlığı merkezine gelerek “dışarıda seninle görüşeceğiz, senin doktorun ben olacağım, ameliyatını ben yapacağım” dediğinin kabul edilmesi ve bu sözleri mağdurun çalışma arkadaşlarından öğrendiğini beyan etmesi, olay yerine gelen güvenlik güçlerinin sanığın üzerinde arama yapması nedeniyle üzerinde bıçak bulunduğunun anlaşılması karşısında, eylemin TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturacağı, bu durumda tehdit sözlerini duyan tanıkların iletme kasıtlarının olup olmadığı da tartışıldıktan sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir gerektiğinin gözetilmemesi,

b)Eylemin TCK’nın 106/1-1. maddesine uyduğunun kabulü durumunda ise; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

3)Sanık hakkında, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyizine gelince,

Müşteki kurum vekilinin katılma isteği hakkında karar verilmemiş ise de, CMK’nın 237/2. maddesi uyarınca temyiz dilekçesi içeriği de gözetilerek suçtan zarar gören müşteki İl Sağlık Müdürlüğü’nün kamu davasına katılan, avukatının da katılan vekili sıfatıyla kabulüne karar verilerek dosya görüşüldü:

Sanığın üzerine atılı, kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellemesi suçunun oluşması için sanığın eylemleri sonucu kamu kurum veya kuruluşunun faaliyetinin kesilmesi, durması veya faaliyete belli bir süre ara verilmesi gerektiği, sanığın, 2 yıl içerisinde farklı tarihlerde, mağdurların görev yaptığı aile sağlığı merkezine gelerek ilaç yazdırma meselesi yüzünden görevli personelle sorunlar yaşaması şeklinde gerçekleşen olayda, söz konusu ilgili kurumun ne şekilde faaliyetinin kesildiği, durduğu veya faaliyete belli bir süre ara verildiğine ilişkin hangi delillere itibar edilerek hüküm kurulduğu yeterince açıklanmadan yazılı şekilde karar verilmesi,

4) Tüm suçlar yönünden,

a)Adli sicil kaydına göre birden fazla sabıkası bulunan mükerrir sanık hakkında, hangi ilamın tekerrüre esas alındığının denetime olanak verecek biçimde karar yerinde gösterilmemesi,

b)Gerekçeli karar başlığında, olaylara ilişkin suç tarihlerinin ayrı ayrı tespit edilerek gösterilmemesi,

c)Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının gözetilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş ve sanık … ve kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçu açısından katılan … vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Eskişehir Avukat Mahmut Rasul Uyanık bu suçun şüphelisi veya sanığı konumunda olan müvekkillerine özenle ve profesyonellikten taviz vermeden Eskişehir Ceza Avukatı olarak müdafilik hizmeti verdiği gibi bu suçun mağduru veya suçtan zarar göreni konumunda olan müvekkillerini de mahkemede Eskişehir Ceza Avukatı olarak özveriyle temsil etmekte ve haklarını savunmaktadır.

Avukat Mahmut Rasul UYANIK ile İletişime Geçin!