İzale-i şuyu ( ortaklığın giderilmesi ) davası paylı veya elbirliği halinde mülkiyette bulunan bir malın satış veya aynen taksim suretiyle paydaşlığına son verilmesi ve kişisel mülkiyete geçişinin sağlanması olarak tarif edilebilir. Bu dava uygulamada genel olarak mirastan kalan malın paylaşılması için açılmaktadır.
Ortaklığın giderilmesi davası çok taraflıdır. Aynı zamanda dava sonucunda taraflardan her biri için benzer sonuçlar doğar.
İzale-i şuyu ( ortaklığın giderilmesi) davası iki şekilde görülebilir:
- Aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesi
- Satış yoluyla izale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi)
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/B uyarınca izale-i şuyu davası açmadan önce arabuluculuk başvurusu yapılması zorunludur. Aksi halde izale-i şuyu davası usulden reddedilecektir.
Aynen taksim suretiyle izale-i şuyu davası açılırken dikkat edilmesi gereken husus 5403 sayılı Toprak Kullanımı ve Arazi Koruma Kanunu madde 8 fıkra 3’tür. Buna göre tarlalarda 20 dekardan, dikili alanlarda 5 dekardan, sera tarımı yapılan yerlerde 3 dekardan az olacak şekilde paylaşma yapılamayacaktır.
İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi) Davası Hangi Mahkemede Açılır?
İzale-i şuyu davası taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesinde açılmaktadır. Yer ve görev bakımından yetkili mahkemede açılması zorunludur.
Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davası Harç ve Giderleri
Satış suretiyle İzale-i şuyu davasında harç bir paydaşın payına düşen kısmın binde 11,38’i kadardır. Aynen taksim suretiyle izale-i şuyu davasında ise bu harç binde 4,55’tir.
Yüksek Mahkeme Kararları
Y.H.G.K. E. 1990/6-520 K. 1991/11 K.T. 30.01.1991
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ
TAKSİM YOLUYLA ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ
ÇİFT TARAFLI DAVA
PAYLI MÜLKİYETİN SONA ERMESİ
ÖZETİ: Ortaklığın giderilmesi davası, çift taraflı bir davadır. Bu itibarla da, ortaklığın giderilmesi istemli davada davacının yalnız satış yoluyla ortaklığın giderilmesini istemesine karşın eğer davalı aynen taksim talep eder ve koşullarının da mevcut bulunduğu anlaşılırsa mahkemece taksim suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebileceği kuşkusuzdur.
Taraflar arasındaki “ortaklığın giderilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Dursunbey Sulh Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 22.11.1989 gün ve 317-353 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Altıncı Hukuk Dairesi’nin 22.1.1990 gün ve 134-425 sayılı ilamıyla; (..Davacı, dava konusu taşınmazın mümkünse aynen taksimi, olmadığı taktirde satış suretiyle ortaklığın giderilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazın davacı tarafından parsellenerek kendilerine belli yerler şeklinde satıldığını savunarak davanın reddini istemişler ve daha sonra imar planında yapılan değişiklik karşısında aynen taksimin mümkün olduğunu savunmuşlardır.
Mahallinde yapılan keşifte, taşınmazın imar edası ortasında bulunması ve yola cephesi olmaması yüzünden taksimin mümkün olmadığı saptanmıştır. Belediye başkanlığınca imar planında yapılan değişiklik sonunda, imar yolunun zemine uygun şekle getirildiği ve bu hali ile ifrazın mümkün olduğu bildirilmiştir.
Tarafların taksim projesi hazırlanması hususunda görüşmeleri sırasında anlaşamamaları sonucu davacının satışta ısrar etmesi sebebiyle davacının kötü niyetinden söz edilerek dava reddedilmiştir. Davacının hiç taksim istememesi, satışta ısrarlı olması ve hatta talebinde değişmeler yapması ve çelişkilere düşmesi, doğrudan onun kötü niyetli olduğunu göstermez. Özellikle davanın niteliği sebebiyle davalıların taleplerinin de dikkate alınması icap eder. Bu itibarla son belediye cevabı karşısında, yeni imar planı örneği de getirtilerek, mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılması, gerektiğinde bilirkişiye taksim projesi yaptırılması, o şekilde taksimin mümkün olup olmadığının belediyeden sorulması varılacak sonucu taksimen veya satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek, direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Ortaklığın giderilmesi davası, büyük özelliği olan davalardandır. Öncelikle çift taraflı (actio duplex) bir davadır. Verilecek karardan her iki taraf da yararlanacaktır. Bu özelliği gereği de davada taraflar hem davacı, hem de davalı durumunda oldukları gibi, uygulanacak usul hükümleri de HUMK.nun 561/570. maddeleri ile özel olarak belirtilmiştir. Nitekim, doktrinde de Usulün 561 ila 568. maddelerinde toplanmış bulunan bu kuralların 569. madde uyarınca açılacak davalara uygulanacak özel usul kuralları olarak kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmektedir (Prof. Dr. Baki Kuru, HUMK., Cilt: IV Sayfa: 4154; Cilt: III, Sayfa: 2610 ve Prof. Dr. Aydın Aybay, Taksim, 1966, Sayfa: 51)
Bu itibarla da, davacının yalnız satış yoluyla ortaklığın giderilmesini istemesine karşın eğer davalı aynen taksim talep eder ve koşullarının da mevcut bulunduğu anlaşılırsa mahkemece taksim suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebileceği kuşkusuzdur. O nedenle, davanın bu özelliğine işaretle davalının talebinin gözetilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinen ve Hukuk Genel Kurulu’nca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.1.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Y.H.G.K. E. 1976/6-473 K. 1976/1998 K.T. 30.04.1976
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİNİ ÖNLEYEN HALLER
ESER SÖZLEŞMESİ
TAKSİM DAVASI
ÖZETİ: Bir arsa üzerinde hissedar olan paydaşlar arasında yapılan inşaat sözleşmesinden sonra, sözleşmedeki şartlara uymayan ortak aleyhine diğer ortağın izalei şuyu davası açmasına kanunen engel yoktur.M.K.’nun 627. maddesinde ortaklığın giderilmesini önleyen haller ; hukukî tasarruf, taşınmazı devamlı bir maksada tahsis edilmesi, tahkimin münasip olmayan bir zamanda istenmesi ve yapılması halleridir.Bir arsa üzerinde hissedar olan paydaşlar arasında yapılan inşaat sözleşmesinden sonra, sözleşmedeki şartlara uymayan ortak aleyhine diğer ortağın izalei şuyu davası açmasına kanunen engel yoktur.
(Sözleşmede inşaatın devam ettiği sürece ortaklığın giderilmesi davası açılamayacağına dair açık bir hüküm yoktur. Bu itibarla davaya bakılması gerekirken sözleşmenin şuyu’un idâme mükellefiyetini kapsadığı kabul edilerek red kararı verilmesi) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Dava, müşterek mülkiyet halinde bulunan taşınmaz mal ortaklığının satış suretiyle giderilmesi isteminden ibaret olup, mahalli mahkeme ile özel daire arasındaki görüş ayrılığı paydaş bulunan taraflar arasında mevcut “pay karşılığı inşaat yapma sözleşmesinin” Medeni Kanun’un 627. maddesi sarahatınca, satışa mani olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında yapılan anlaşmada; müteahhit firma olarak anılan davacıların tayin edilen payları davalılardan satın alacakları ve davalılara kalan hisseye mukabil kendilerine inşaat alanı yüzer M2 olan 4 daire verileceği ve bu dört daireye tekabül eden hisseden arta kalan hisselerin davacı firmaya satılacağı ve inşaat ipoteği olarak davalılar lehine davacıların bu arsa paylarına ipotek konacağı ve kat irtifakına geçildiğinde dört daire üzerinde bulunan ipoteğin sekiz daireye teşmil edileceği ve firma inşaatı yapmaktan imtina ederse davalılara 600.000 lira vereceği ve anlaşmanın beşinci maddesine göre, davalıların “inşaat ve kullanma şekli ne olursa olsun dört daireden başka bir hak talep etmeyecekleri ve davacıların işini kolaylaştırmak için gerekli ruhsat, kat irtifakı tadilat ifraz, cins tashihi gibi hususlarda lüzumlu belgeleri vermeyi” kabul ve taahhüt ettikleri ve inşaat projesine bir ay içinde belediyeye verilmesi ile inşaatın 18 ay içinde bitirileceği kararlaştırılmıştır. Celbedilen tapu kaydına göre, 1387 metrekare olan taşınmazın 95280 hissede 82680 hissesi davacılar, 12690 hissesi davalılar adına kayıtlı olup, davacıların hisseleri üzerine mukavele hükümlerince konulmuş 350.000 liralık ipotek mevcuttur. Dosya muhtevasına nazaran, davacıların anlaşmanın 5. maddesi hükmünce kat irtifakı kurulması için gereken muvafakatın verilmesini davalılardan noter ihtarı ile istedikleri ve davalıların hisseleri ile orantılı kat irtifakı kurulmadığından bahisle bu muvafakatı vermedikleri anlaşılmaktadır. Yapılan keşifte, inşaat projesine göre, inşaatın 3. bodrum kat ve üzerine her kat 6 daire olmak üzere on kat yapılacağı ve proje dairesinde inşaata başlanmış olup, 3 bodrum kat ile zemin katta ve asma katta 6 şar dükkân ve 6 daireli bir katın yapılmış olduğu ve bu güne kadar inşaat için 4.632.629 lira sarf edilmiş ve arsanın değerinin 1.612.000. lira olduğu tespit olunmuştur.
Bu hale göre; dava konusu taşınmaz mal taraflar arasında müşterek mülkiyet olarak kayıtlıdır. Aralarında yapılan inşaat sözleşmesi hiç bir pay sahibi olmayan bir müteahhit ile arsa sahipleri arasında kat karşılığı olarak yapılmış bir anlaşma olmayıp, büyük pay sahibi olan davacıların küçük pay sahibi davalılar ile anlaşıp, onların paylarına tekabül eden muayyen daireleri vermek üzere anlaşmalarından ibarettir. Diğer bir deyimle inşaat sözleşmesi paydaşlar arasında yapılmıştır.
Müşterek mülkiyette her bir paydaşın, kendi payı bakımından dilediği zaman ortaklık durumunun sona erdirilmesini isteme hakkı vardır. Bu hak Medeni Kanun’un 627. maddesinde sarahatan belirtilmiştir. Ayrıca Medeni Kanun’un 627. maddesinde bu hakkın sınırları ve 628. maddesinde ise, ortaklığın sona erdirilmesini sağlamak için uygulanacak usul gösterilmiştir. Medeni Kanun’un 627. maddesinde ortaklığın giderilmesini sınırlayan ve engelleyen hallerden biri mevcut değilse, aynı Kanun’un 628. maddesindeki usul uygulanarak ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gereklidir.
Medeni Kanun’un 627. maddesinde ortaklığın giderilmesini önleyen haller,
1 – Hukukî tasarruf,
2 – Taşınmazın devamlı bir maksada tahsis edilmesi,
3 – Taksimin münasip olmayan bir zamanda istenmesi ve yapılması halidir.
Bunlardan hukukî tasarruf, paydaşların 10 seneyi geçmemek üzere ortaklığın devam ettirilmesi mükellefiyetinde anlaşmalarıdır. Bu anlaşma ile paydaşlar, bütün paydaşların veya belli bir paydaşın, paydaşlıktan çıkma hakkını durdurmuş sayılanlar. Bu anlaşma yapanları ve irs yoluyla pay iktisap edenleri bağlar. olayımızda taraflar arasında mevcut inşaat mukavelesinde, bu şekilde anlaşma yapıldığına dair bir sarahat yoktur. Açık bir hüküm bulunmayınca, bu tarzda bir anlaşmanın mevcudiyeti kabul edilemez. Mevcut anlaşmanın asıl maksadını inşaatın yapılması olduğundan bahisle, inşaat yapılıncaya kadar ortaklığın devam mükellefiyetinin var olacağı mütalâası yerinde değildir. Zira, tarafların serbest iradeleri ancak bir inşaat sözleşmesi yapılmasında ve bu inşaatın yapılmaması halinde tatbik edilecek statüde birleşmiş olup, ortaklığın devam ettirilmesi hususunda birleşmemiştir.İnşaat sözleşmesinin bu şekilde tefsiri mümkün bulunmamaktadır. inşaat sözleşmesinin doğuracağı hukukî sonuçlar ise, kanunla tayin edilmiştir. Kanunen tayin edilen bu hukukî sonuçlar, dışında yine kanunla tayin edilen bir hukukî sonucu doğuracağının kabul edilmesi, kanun hükümlerine aykırıdır.
Taşınmazın devamlı bir maksada tahsis edilmesi ise; müşterek maldan paydaşların tahsis edildiği gayeye uygun olarak yararlanabilmeleri demektir. Örnek olarak belirtilmek gerekirse, iki taşınmaz mal arasındaki duvar, birden fazla taşınmaz için açılan yol, kuyu, çeşme veya ayrı binaların bir yerden ısınmasını sağlayan tesisler bu mahiyettedir. Olayımızda ise, bu şekilde yapılmış bir tahsis yoktur. Müşterek mülk üzerine bina yapılması için bir paydaşın diğer bir paydaşla inşaat sözleşmesi yapması, taşınmaz malın devamlı bir maksada tahsisi olarak kabul edilemez. Bina yapmak bir tahsis olmadığı gibi devamlı bir mahiyette arz etmemektedir. Kurulacak kat irtifakı kat mülkiyeti de inşaat sözleşmesinin hukukî sonuçlarının hasıl olmasından sonra, Kanun’un tayin ettiği hükümler dairesinde muayyen bir mülkiyet hakkına taalûk ettiğinden taşınmazın devamlı bir maksada tahsisi olarak kabul edilemez. Kaldı ki, Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, irtifak ve kat mülkiyetine konu olan dairelerin satışı da her zaman mümkündür.
Taşınmaz malın münasip bir zamanda satılması haline gelince; bu hüküm ortaklıktan çıkmak isteyen paydaşın bu isteğini, diğer paydaş için zararlı olacak bir şekilde kullanmasını önlemek maksadıyla konulmuştur. Medeni Kanun’un 2. maddesinin özel bir uygulama halinden ibarettir. Bu sebeple münasip zamanın taşınmazın en yüksek fiyatla satılabileceği zaman olarak kabulü yerinde değildir. Bu yüksek satıştan, zamanın münasip olmaması sebebiyle zarar gören paydaşlar bulunabilir. Ancak mutadı aşan bir süre beklenmesi de paydaşlardan istenemez. Zarar gören paydaşın, zarara uğrama hali kalkmış veya mutat süre geçmişse ortaklığın giderilmesi talebinin kabul edilmesi gerekir. Neticeden münasip zamanın her iki tarafın menfaatleri ölçülerek ve Medeni Kanun’un 4. maddesindeki takdir hakkı kullanılarak tayin icabeder. Muayyen zamanın hâkim tarafından değil, satış esnasında satış memurunun tayin edeceği görüşünü savunanlar dahi mevcuttur.
Olayımızda davacılar inşaat sözleşmesinin 5. maddesi gereğince davalılardan kat irtifakına geçilmesi için gerekli belgelerin verilmesini istemişlerdir. Davalılar ise, hisse miktarlarına göre kat irtifakı kurulmadığından bahisle iş bu belgeleri vermediklerini kendileri bildirmişlerdir. Taraflar arasındaki anlaşmanın 1. maddesine göre davacıların payları belli olup, kendilerine bu paylarına mukabil 4 daire verilecek ve bu dairelere tekabül eden paydan fazla olan hisseler davacılara satılacaktır. Davalılar inşaat ve kullanma şekli ne olursa olsun bu dört daireden başka bir hak talep edemeyeceklerdir. Bu bakımdan davalıların 4 daire dışında bir hakları mütalâa edilemeyeceğinden, paylardan artan hisselerini kendilerinin istinat ettikleri anlaşma hükümlerince satmak mecburiyetinde olduklarından, payları nispetinde irtifak hakkı kurulmasını istemeyen ve davacıların sözleşmesinin 5. maddesine istinaden talep ettiği kat irtifakı kurulması için vâki muvafakatın verilmesi isteğini red etmeye hakları yoktur. Red ettikleri halde anlaşmayı bozduklarından müşterek mülkiyetin payları oranında ortaklığın giderilmesi isteğine kendilerinin razı olmaları gerekir. Zira sözleşme hükümlerini, fazla hak talep ederek ve sözleşmeye göre verilmesi gereken belgeleri vermeyerek bizzat davalılar ihlâl etmiştir. Davalıların sözleşmeyi bu ihlâlinden sonra davacıların mutad zaman geçmesi ile ortaklığın giderilmesini istemelerinde Kanun’a aykırı bir cihet yoktur. Kaldı ki davalıların payı tahminen taşınmazın sekizde birine tekabül edip, arsa paylarının bedeli 210.000 lira civarındadır. Davacılar ise, mütekabi 1.450.000 liralık arsa payına mâlik oldukları gibi ayrıca 4.632.629 lira da inşaata para sarf etmişlerdir. Davalılar 210.000 liralık arsa payına mukabil, sözleşme gereğince vermeleri gereken kat irtifakı belgelerini vermemekle davacıların beş milyonluk varlığını olduğu gibi tutmakta ve davalı kat irtifakına geçip yaptığı kısımları satarak binayı tamamlayamamak durumunda bulunmaktadır. Bina üç senedir olduğu gibi durmakta ve yapılmamaktadır. Her iki tarafın müşterek menfaatleri gözönünde tutulursa davacıların daha fazla zarara uğradıklarının kabulü zorunludur. Davalılar, davacıların sözleşmeye aykırı olarak kat irtifakına geçmesini önlemekte ve ortaklığın giderilmesi talebini de istememektedirler, münasip zaman bakımından 4 daire sahibi davalıların arzularının, 56 daire 12 dükkân ve 3 bodrum kat sahibi davacıların satış isteklerini önlemesi iyi niyetle bağdaşamaz. Kaldı ki, davalıların hakları ipotekle de temin edilmiştir. Sözleşme hükümlerine göre tazminat istemek hakları da mevcuttur. Davalılar için kat irtifakına geçilmesiyle satıştan doğacak mahsurlar kaldırılmış ve ortaklığın giderilmesi için istenen müddet zamanda geçmiştir. Esasen bu hüküm, mehaz kanunda ortaklığın giderilmesi nizasız kazaya tabi olduğu için konulmuştur. Biz de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun’un 569. maddesine göre, dava gibi incelenmesi gerektiğinden, Kanun’a konulma maksadı kendiliğinden kalkmıştır. Zira, dava açılıp tebliğ edilmesi, tapu getirilip keşif yapılması, hüküm ve temyiz safhaları hükmün infazı sebebi ile işbu münasip zaman fazlası ile geçmektedir. Ve bizim davamızda da geçmiştir.
Bu sebeplerle ortaklığın giderilmesini önleyen Medeni Kanun’un 627. maddesinde yazılı sebeplerden hiç biri mevcut bulunmamaktadır. Mahkemenin bu maddeye dayanarak davanın reddine karar vermesi Usul ve Kanun’a aykırıdır. Özel daire bozma ilâmına bu bakımlardan uyulmak icabederken, ısrar kararı verilmesi yerinde olmadığından hükmün bozulması gereklidir.
SONUÇ : Davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının açıklanan sebeplerle (BOZULMASINA), birinci ve ikinci sözleşmelerde yeterli çoğunluk sağlanamadığından 3 üncü görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.
Y.14.H.D. E. 2016/2485 K. 2018/5208 K.T. 10.07.2018
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİ – Dava Konusu Taşınmaz Hakkında Tapu İptali ve Tescil Davası Bulunması Halinde Bu Davaların Sonunda Pay ve Paydaş Durumu Değişebileceğinden Ortaklığın Giderilmesi Davasının Sonucu da Etkilenecektir. Açılan Tapu İptali ve Tescil Davaları 6100 Sayılı Hmk’nın 165/1. Maddesi Gereğince Görülmekte Olan Ortaklığın Giderilmesi Davası İçin Bekletici Mesele Yapılması Gerekir” target=”_blank”>ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİ Dava Konusu Taşınmaz Hakkında Tapu İptali ve Tescil Davası Bulunması Halinde Bu Davaların Sonunda Pay ve Paydaş Durumu Değişebileceğinden Ortaklığın Giderilmesi Davasının Sonucu da Etkilenecektir. Açılan Tapu İptali ve Tescil Davaları 6100 Sayılı Hmk’nın 165/1. Maddesi Gereğince Görülmekte Olan Ortaklığın Giderilmesi Davası İçin Bekletici Mesele Yapılması Gerekir
Özeti: Ortaklığın giderilmesi davasına konu taşınmaz hakkında iptali ve tescil davası bulunması halinde bu davaların sonunda pay ve paydaş durumu değişebileceğinden tapu iptali ve tescil davalarının ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele yapılması gerekmektedir.
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 22.06.2015 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, dava konusu 495 ada 16 parseldeki 1- 4- 6 ve 8 numaralı bağımsız bölümler ve tapuda kayıtlı bulunmayan giriş kat dükkan en üst kat daire üzerindeki ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; 495 ada 16 parseldeki 1- 4- 6 ve 8 numaralı bağımsız bölümler yönünden davanın kabulüne diğer talepler hakkında reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalı … vekili temyiz etmiştir.
Dava konusu taşınmaz hakkında … iptali ve tescil davası bulunması halinde bu davaların sonunda pay ve paydaş durumu değişebileceğinden ortaklığın giderilmesi davasının sonucu da etkilenecektir. Bu nedenle, açılan … iptali ve tescil davaları 6100 sayılı HMK’nın 165/1. maddesi gereğince görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele yapılması gerekir.
Somut olaya gelince; davacılar tarafından davalılar aleyhine … 17. Asliye Hukuk 2012/232 E. Sayılı dosyasında, eldeki ortaklığın giderilmesi davasına da konu olan 495 ada 16 parseldeki 1- 4- 6 ve 8 numaralı bağımsız bölümler için muris muvazaası hukuki nedenine dayalı … iptali ve tescil davası açılmış, mahkemece de davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacılar kararın kesinleşmesiyle dava konusu bağımsız bölümlerde paydaş durumuna gelmişlerdir. Mahkemece verilen karar her ne kadar dosya temyiz edilmediği gerekçesiyle 10.12.2014 tarihinde kesinleştirilmişse de, davalı … tarafından yargılama sürecinde kendisine yapılan tebligatların usulsüz olduğu gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi talep edilmiş, davalının bu talebi üzerine ise mahkemece; yargılamanın yenilenmesine ilişkin şartların oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Ne var ki bu talep mahkemece temyiz dilekçesi olarak kabul edilerek temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Yargıtay’a gönderilmesine karar verilmiştir. Bu dosyada verilecek kararla pay ve paydaş durumunu değiştireceğinden … 17. Asliye Hukuk 2012/232 E. Sayılı dosyası bekletici mesele yapılarak sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.07.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Y.H.G.K. E. 1996/6-350 K. 1996/450 K.T. 05.06.1996
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ
TAPU PAYDAŞLARI
TARAF TEŞKİLİ
PAYLI MÜLKİYETİN SONA ERMESİ
ÖZETİ: Taşınmazdaki bir kısım payın ortaklığının giderilmesi mümkün değildir. Gerek M.K. nun hükümleri gerekse Usul Hükümlerine göre ancak bir malın bütününün ortaklığın giderilmesi istenebilir. Bu itibarla davanın taşınmazın ortaklığının giderilmesi davası olarak kabul edilmesi zorunludur. Böyle olunca taraflar dışında kalan diğer tapu paydaşlarının davaya dahil edilmelerinin sağlanması ve böylece taraf teşekkülünün tamamlanması, taşınmazın tamamının taksiminin kabil olup olmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi icabeder
Taraflar arasındaki “izale’i şuyuu” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 3. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.4.1995 gün ve 1993/13-1995/317 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 9.11.1995 gÜn ve 10859-11033 sayılı İlâmı;
(… Davacı, Sümer Mah. Kirişhane Mevkiinde 118 pafta adadaki 23 parsel sayılı taşınmazda davalılarla birlikte bir kısım payın ortağı olduğunu iddia ile mümkünse bu paydaki ortaklığın, olmadığı takdirde taşınmazın satışı suretiyle ortaklığının giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Taşınmazdaki bir kısım payın ortaklığının giderilmesi mümkün değildir. Gerek M.K. nun hükümleri gerekse Usul Hükümlerine göre ancak bir malın bütününün ortaklığın giderilmesi istenebilir. Bu itibarla davanın taşınmazın ortaklığının giderilmesi davası olarak kabul edilmesi zorunludur. Böyle olunca taraflar dışında kalan diğer tapu paydaşlarının davaya dahil edilmelerinin sağlanması ve böylece taraf teşekkülünün tamamlanması, taşınmazın tamamının taksiminin kabil olup olmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi icabeder. Bundan zuhul olunarak taşınmazdaki bir kısım payının ortaklığının satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI :
Hukuk Genel Kurulu’nca İncelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), oyçokluğu ile karar verildi.
Eskişehir Avukat Mahmut UYANIK saygıyla sunar.