Türk Ceza Kanunu madde madde 115’de İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçu düzenlenmiştir. Suçun Cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu suçta herhangi bir şikayet süresi yoktur. Dava zaman aşımı süresi 8 yıldır. Şilayet tabi suçlardan değildir. Re’sen soruşturulup kovuşturulur. Yargılaması Asliye Ceza Mahkemesinde yapılır. Aynı şekilde bu suç uzlaştırma hükümlerine tabi değildir.
İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçu madde 115’de geçen düzenlemesi şu şekildedir:
“(1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, fail hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
(3) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre ceza verilir.“
İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçu Türk Ceza Kanunu 2. kitap, 2. kısım 7. bölümde “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir.
Hürriyete karşı suçlar şunlardır:
- Tehdit suçu (m.106)
- Şantaj (m.107)
- Cebir suçu (m.108)
- Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (m.109)
- Eğitim Ve Öğrenim Hakkının Engellenmesi (m.112)
- Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesi (m.113)
- Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi (m.114)
- İnanç, Düşünce Ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme (m.115)
- Konut Dokunulmazlığının İhlali (m.116)
- İş Ve Çalışma Hürriyetinin İhlali (m.117)
- Sendikal Hakların Kullanılmasının Engellenmesi (m.118)
- Haksız Arama (m.120)
- Dilekçe Hakkının Kullanılmasının Engellenmesi (m.121)
- Nefret Ve Ayrımcılık (m.122)
- Kişilerin Huzur Ve Sükununu Bozma (m.123)
- Israrlı Takip (m.123/A)
- Haberleşmenin Engellenmesi (m.124)
İnanç Düşünce Ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme Suçu Yüksek Mahkeme Kararları
Y.C.G.K E. 2001/4-14 K. 2001/13 K.T.: 06.02.2001
İNANÇ, DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİNİN KULLANILMASINI ENGELLEME
HAKARET SUÇU
5237 s. TCK/115, 125
Allah’a ve Peygambere hakaret suçundan sanık Aydın A.’ın, suç niteliğinin değiştiği kabul edilerek görevli memura sövme suçundan dolayı TCY.nın 266/1, 266/1. maddeleri uyarınca 8 ay hapis ve 840.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Kula Asliye Ceza Mahkemesince 27.2.1998 gün ve 238-49 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4.Ceza Dairesince 15.3.1999 gün ve 1465-2670 sayı ile;
“Sanığın görevlilerin Allah’ına, Peygamberine sövme eyleminin, ayrıca TCY.nın 175/3. madde ve fıkrasındaki suçu da oluşturduğu gözetilmeden; genel kasıtla işlenen bu suçta özel kasta yA.ılarak aynı Yasanın yalnızca 266/1. madde ve fıkrasıyla hükümler kurulması” isabetsizliğinden, Daire üyelerinden Y.Kocabay ile N.Erdoğan’ın; “Sanığın sövmesinin mağdurlara yönelik olması, Allah ve Peygamberi aşağılayıcı özel bir kastın bulunmaması nedeniyle eylemin TCY.nın 175/3. maddesindeki suçu oluşturmayacağından ve mahkemenin kararı yasaya uygun bulunduğundan onanması görüşündeyiz.” şeklindeki karşı oylarıyla oyçokluğu ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 22.6.1999 gün ve 88-138 sayı ile; konuya ilişkin yargısal kararlardan örnekler vermek suretiyle din hürriyetine karşı işlenen suçlarda korunmak istenilen hukuki yararın bizatihi din değil, kişinin dini inanç ve duyguları olduğunu ve bu nedenle özel kast aranmasının gerektiğini bildirerek eski hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 19.1.2001 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca, okundu gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, somut olayda sanığın sabit olan eyleminde TCY.nın 175/3. maddesinde tanımı yapılan suçun unsurlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.
Ancak, uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçilmeden önce sanığın hukuki durumunun, 22.12.2000 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen bir kısım suçlarda davanın açılmasını, kesin hükme bağlanmasının ertelenmesini ve şartla salıverilmeyi düzenleyen 4616 sayılı Yasa kapsamında ele alınarak belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair 4616 sayılı Yasanın 1.maddesinin 4.bendinde;
“23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş ve ilgili kanun maddesinde öngörülen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı on yılı geçmeyen suçlardan dolayı haklarında henüz takibata geçilmemiş veya hazırlık soruşturmasına girişilmiş olmakla beraber dava açılmamış veya son soruşturma aşamasına geçilmiş olmakla beraber henüz hüküm verilmemiş veya verilen hüküm kesinleşmemiş ise, davanın açılması veya kesin hükme bağlanması ertelenir; varsa tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilir. Bu suçlarla ilgili dosya ve deliller, bu bentte öngörülen sürelerin sonuna kadar muhafaza edilir.
Erteleme konusu suç kabahat ise bir yıl, cürüm ise beş yıl içinde bu kabahat veya cürüm ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde, erteleme konusu suçtan dolayı da dava açılır veya daha önce açılmış bulunan davaya devam edilerek hüküm verilir. Öngörülen süreler, erteleme konusu kabahat veya cürüm ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde, ertelemeden yararlanan hakkında kamu davası açılmaz, açılmış olan davanın ortadan kaldırılmasına karar verilir.” hükmü getirilmiştir.
Bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilerek ayrık tutulan suçlar aynı maddenin 5. bendinin (a, b, c, d, e, f, g, h, ı, i ve j) alt bentlerinde sayılmıştır. Keza maddenin 6. bendinde ise, “Daha önce şartla salıverilme hükümlerinden yararlandığı halde yeniden suç işleyerek hüküm giyenler ile daha önce çıkarılmış bir aftan yararlananlar, bu madde hükümlerinden yararlanamazlar.” hükmüne yer verilerek, yasanın 1. maddesinden yararlanamayacak kişiler tanımlanmıştır.
Yasal düzenlemeye ilişkin bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın, 28.8.1996 tarihinde işlediği iddia olunan ve Yerel Mahkemenin kabulüne göre TCY.nın 266. maddesine, Özel daire bozma kararı ile iddianamede TCY.nın 175/3. maddesine aykırılık oluşturduğu sonucuna varılan eylemlerinin uyduğu suçların anılan maddelerde belirlenen cezaları, üst sınırları itibariyle on yıl özgürlüğü bağlayıcı cezadan daha az olup, 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 5. bendinde onbir alt bent halinde sayılan kapsam dışı suçlar içinde de yer almamaktadırlar.
O halde, sanığa yüklenen ve TCY.nın 175/3 ve 266. maddelerinde tanımı yapılan suçların tür ve niteliğine, uygulanması istenilen yasa maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırına, yargılamaya konu eylemin 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenmiş olmasına, keza 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 5. bendinde sayılan kapsam dışı suçlar arasında yer almamasına göre, aynı yasanın 1. maddesinin 6. bendinde belirtilen koşullar da araştırıldıktan sonra, yine aynı maddenin 4. bendi uyarınca davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine yer olup olmadığının Yerel Mahkemece değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün,diğer yönleri incelenmeksizin belirtilen bu nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle 4616 sayılı Yasa uyarınca değerlendirilme yapılmak üzere BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine 6.2.2001 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
Eskişehir Avukat Mahmut Rasul Uyanık bu suçun şüphelisi veya sanığı konumunda olan müvekkillerine özenle ve profesyonellikten taviz vermeden Eskişehir Ceza Avukatı olarak müdafilik hizmeti verdiği gibi bu suçun mağduru veya suçtan zarar göreni konumunda olan müvekkillerini de mahkemede Eskişehir Ceza Avukatı olarak özveriyle temsil etmekte ve haklarını savunmaktadır.