İcranın durdurulması, takibe konu ilam için yasa yoluna başvurulması durumunda, bu incelemeyi yapacak mahkeme tarafından icra işlemlerinin olduğu yerde bırakılması başka bir deyişle bir sonraki aşamaya geçilmemesidir.
Kesinleşmeden icra edilemeyecek ilamlar dışında, bir hükme karşı yasa (kanun) yoluna başvurulmuş olması icranın durdurulması için tek başına yeterli değildir. Aksi halde bir yandan yasa yolu süreci işlerken bir yandan da icra takibi devam edecektir.
İlama karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlunun ilamın icrasını durdurabilmek için teminat karşılığında takibin yapıldığı yerdeki icra mahkemesinden icranın durdurulması kararı almış olması gerekir (HMK 350/1), (HMK 367/1), (İİK 36).
2021 yılında 7343 sayılı kanun ile icranın durdurulması kararı alma yetkisi, yasa yolu aşamasında yer alan bölge adliye mahkemesi ve yargıtaydan alınarak, icra takibinin yapıldığı yer icra mahkemesine verilmiştir.
İcranın Durdurulması Koşulları
İcranın durdurulması için gereken koşullar şunlardır:
1-Öncelikle bir ilam söz konusu olmalıdır ve bu ilama dayanarak borçlu hakkında icra takibi başlatılmış olması gerekir.
Nafaka verilmesine ilişkin bir hükme karşı yasa yoluna başvurulması, hükmün icrasını durdurmaz. Aynı şekilde üst mahkeme de nafaka ilamının icrasının durdurulmasına karar veremez (İİK 36/4).
2-İlk derece mahkemesi kararının istinaf edilmiş olması gerekir.
İlk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı istinaf yolu kapalıysa icranın durdurulması istenemez.
3-Başvurunun icranın durdurulması (tehir-i icra) istemli olarak yapılmış olması gerekir.
Dilekçede icranın durdurulması istemi yoksa icra mahkemesi bu kararı kendiliğinden veremez.
4-Kural olarak borçlu tarafından teminat gösterilmesi gerekir.
Teminatlar, taşınır rehni, esham, tahvilat, taşınmaz rehni, ve geçerli banka kefaleti ile sınırlandırılmıştır (İİK 36/1). Ancak borçlunun hükmolunan para veya eşyayı karşılayacak kadar malı haczedilmişse teminat koşulu aranmaz, icra müdürü borçluya teminat istenmeksizin süre verir (İİK 36/1). Borçlunun devlet veya adli yardımdan yararlanan bir kişi olması durumunda teminat şartı aranmaz (İİK 36/2). Aynı şekilde sosyal güvenlik kurumu her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma koşulundan bağışıktır (5502 sayılı yasa 35/4).
5-Borçlunun icra müdürlüğüne başvurarak icranın durdurulması hakkında bir karar getirilinceye kadar kendisine uygun bir süre verilmesini istemesi gerekir.
İcranın durdurulması kararı getirilinceye kadar borçluya süre verme yetkisi münhasıran icra müdürüne aittir. Karar istinaf veya temyiz edilirken kararı veren mahkemeden icra müdürlüğüne sunulmak üzere, kararın icranın durdurulması istemli olarak istinaf veya temyiz edildiğine yönelik bir derkenar alınması gerekir.
Yüksek Mahkeme Kararları
Y.H.G.K. E. 2011/11-367 K. 2011/439 K.T. 22.06.2011
TEHİRİ İCRA KARARI
İCRANIN İADESİ
ALACAKLIYA FAZLA VERİLEN PARANIN GERİ ALINMASI
ÖZETİ: İtirazın iptaline dair kararı tehiri icra talepli olarak temyiz eden davacı banka, Yargıtay’dan tehiri icra kararı alıp, icra dosyasına ibraz etmemiştir. Takip dosyası içinde Yargıtay’ca verilmiş bir tehiri icra kararına rastlanılmamıştır. Tehiri icra kararını almayan veya alıp da takip dosyasına ibraz etmeyen, kusurlu davranarak zararın oluşmasına sebebiyet veren davacı banka, kendi eylemi ile oluşan zarara katlanmak durumundadır. Diğer taraftan, davalı/alacaklı hükmün infazı sırasında tahsil ettiği parayı bozmaya uyularak verilen hükmün kesinleştiği tarihe ve hatta kendisine çıkartılan muhtırada verilen sürenin sonuna kadar elinde tutma yetkisine sahip olduğundan, bu sürenin sonuna kadar temerrüt durumu da söz konusu olmayacaktır. Davalının haksız icra takibi yaptığı düşünülse dahi, söz konusu parayı mahkeme kararına dayanarak tahsil ettiğinden yasadan kaynaklanan hakkını kullanmış olması nedeniyle, davalıya herhangi bir kusur izafe etmek de mümkün değildir. Şu durumda mahkemece, davalının hükmün infazı sırasında tahsil ettiği parayı icranın eski hale iade prosedürü içinde muhtıranın kendisine tebliğ edildiği gün icra dosyasına yatırdığının kabulü ile davanın reddedilmesi usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir.
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının haksız tahsil edip üç yıl altı ay elinde tuttuğu 1.150,00 TL’nin getirişinden müvekkilinin yoksun kaldığını ve müvekkilinin 12.450,00 TL kazanç kaybı olduğunu ileri sürerek, bu miktarın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, davacı/banka vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı/alacaklı tarafından davacı/borçlu banka hakkında yapılan icra takibi sırasında paraya çevrilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra İflas Kanunu ( İİK )’nun 40/2. maddesi uyarınca icranın eski hale iade prosedürü içinde davacıya iadesinin sağlanması karşısında davacının söz konusu parayı kullanamaması nedeniyle meydana gelen zarardan, davalının sorumluğunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Fazla Verilen Paranın Geri Alınması” başlıklı 361. maddesi, “İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır” şeklinde emredici bir düzenlemeyi içermektedir.
Belirtilmelidir ki; 361. madde hükmü, ilamlı veya ilamsız tüm icra takiplerinde, her ne sebeple olursa olsun, borçludan fazla para tahsil edilen her durumda uygulama yeri ve alanı bulan, özel bir hükümdür ( Yargıtay HGK’nın 24.06.2009 gün ve 2009/17-242 E.-2009/290 K. sayılı ilamı ).
Aynı Kanun’un “İcranın İadesi” başlıklı 40/2. maddesi, “bir ilam hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtay’ca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilamla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski haline iade olunur”.
hükmünü içermektedir.
Açıktır ki, burada, icra müdürüne kanun tarafından verilmiş, özel bir görev ve daha da önemlisi cebri icra gücünün kullanılması kapsamındaki bir yetki söz konusudur. İcra Müdürü, dayanağı ve şekli ne olursa olsun, girişilmiş bir icra takibinde, borçludan tahsil edilen paranın, tahsili gerekenden daha fazla olduğunu hesap sonucunda belirlediği durumlarda, cebri icra gücünü kullanarak, fazla tahsilatı borçluya geri verecektir.
Tehir-i icra talebinde bulunulmaması nedeniyle, alacaklının icra takibine devam etmesi ve icra dosyasına yatırılan parayı tahsil etmesi, yasadan kaynaklanan hakkın kullanılması olarak kabul edilmelidir. Tüm bu işlemlerden dolayı alacaklıya kusur izafe edilemeyeceği de açıktır.
Tehiri icra talebinde bulunduğu halde Yargıtay’dan tehiri icra kararı alıp, icra dosyasına ibraz etmemesi nedeniyle kusurlu davranarak zararına sebebiyet veren kimsenin, kendi eylemi ile oluşan zararını diğer kimseden isteyemeyeceği, kendi kusurlu eylemi ile oluşan zararına katlanmak zorunda olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Ancak, alacaklının icra prosedürü içinde aldığı parayı, icra dosyasına yatırmakla yükümlü olduğu tarihten sonra iade etmesi halinde, geç kaldığı dönem itibariyle kusurlu olduğu ve bu döneme ait zararın alacaklıdan istenebileceği de kabul edilmelidir.
Şu hale göre, İİK’nın 40/2. maddesi gereğince paranın icra dosyasına iade edilmesi konusunda icra dairesince gönderilen muhtıradaki son gün itibariyle paranın iade edilmesi gerektiği, bu tarihten sonra iade edilmesi durumunda, geç kalınan dönem için zararın oluştuğunun kabulü gerekir.
Somut olayda itirazın iptaline dair kararı tehiri icra talepli olarak temyiz eden davacı banka, Yargıtay’dan tehiri icra kararı alıp, icra dosyasına ibraz etmemiştir. Takip dosyası içinde Yargıtay’ca verilmiş bir tehiri icra kararına rastlanılmamıştır.
Yukarıda vurgulandığı üzere, tehiri icra kararını almayan veya alıp da takip dosyasına ibraz etmeyen, kusurlu davranarak zararın oluşmasına sebebiyet veren davacı banka, kendi eylemi ile oluşan zarara katlanmak durumundadır.
Diğer taraftan, İİK’nın 40/2. madde hükmü gereğince, davalı/alacaklı hükmün infazı sırasında tahsil ettiği parayı bozmaya uyularak verilen hükmün kesinleştiği tarihe ve hatta kendisine çıkartılan muhtırada verilen sürenin sonuna kadar elinde tutma yetkisine sahip olduğundan, bu sürenin sonuna kadar temerrüt durumu da söz konusu olmayacaktır. Davalının haksız icra takibi yaptığı düşünülse dahi, söz konusu parayı mahkeme kararına dayanarak tahsil ettiğinden yasadan kaynaklanan hakkını kullanmış olması nedeniyle, davalıya herhangi bir kusur izafe etmek de mümkün değildir.
Şu durumda mahkemece, davalının hükmün infazı sırasında tahsil ettiği parayı İİK’nın 40/2. maddesi uyarınca icranın eski hale iade prosedürü içinde muhtıranın kendisine tebliğ edildiği gün icra dosyasına yatırdığının kabulü ile davanın reddedilmesi usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir.
Bu nedenle, direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ), 22.06.2011 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
Y.8.H.D. E. 2014/10607 K. 2014/12695 K.T. 17.06.2014
TEHİRİ İCRA TALEPLİ TEMYİZ
İCRANIN GERİ BIRAKILMASI KARARI
ÖZETİ: Takip konusu ilam tüm hükümleri yönünden tehiri icra talepli olarak temyiz edilmiş olsa da; borçlunun talebi ve dosyaya sunulan teminat mektubu miktarı ilamın ve icra emrinin sadece yargılama gideri ile vekalet ücreti kısmına ilişkin olup, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nce verilen icranın geri bırakılması kararı da anılan alacaklarla sınırlı tutulmuş olduğundan borçluya gönderilen şikayete konu muhtıra icranın geri bırakılması kapsamında değildir. Bu nedenle Mahkemece, bu yöne değinen şikayetin reddi ile borçlunun diğer şikayetlerinin esasının incelenmesi gerekirken yazılı gerekçeyle muhtıranın iptali doğru olmayıp, kararın bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla; alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının onanmasına dair 23.05.2014 tarih, 2013/16897 Esas, 2014/5206 Karar sayılı Daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Diğer karar düzeltme istemleri yerinde değil ise de;
Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/3209 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/47 Esas-2013/43 Karar sayılı ilamına dayalı takip başlatıldığı, ilamda yer alan yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden 27.030,72 TL alacak için örnek 4-5 icra emri ve iadesine karar verilen saç kalıpları ile diğer malzemeler yönünden örnek 2 icra emrinin borçluya gönderilmesi üzerine borçlu vekilinin 16.04.2013 tarihinde İcra Müdürlüğüne müracaat ederek, iadesi istenen malzemeleri teslim etmeye hazır olduklarını bildirerek, icra emrinde talep edilen 27.032,72 TL yönünden kapak hesabının yapılmasını istediği, müdürlükçe aynı tarihte 16.07.2013 tarihine kadar 32.161,56 TL alacak hesabının yapıldığı, 17.04.2013 tarihinde borçlu vekilinin 32.200,00 TL miktarlı kesin teminat mektubu sunması üzerine bu miktar üzerinden borçluya 60 gün süreyle mehil belgesi verildiği, akabinde Yargıtay 23. Hukuk Dairesi tarafından 10.05.2013 tarihinde teminat miktarının 32.200,00 TL olduğu belirtilerek, “ilam hükmünün yatırılan miktarla sınırlı olmak koşuluyla temyiz incelemesi sonuna kadar” açıklaması yapılmak suretiyle icrasının geri bırakılmasına karar verildiği, diğer taraftan alacaklının talebi üzerine 03.05.2013 tarihli haciz tutanağı ile iadeye konu malzemeler alacaklıya teslim edildiğinden bahisle iade olunan malzemelerden doğan 19.393,00 TL icra vekalet ücretinin ödenmesi konusunda borçluya muhtıra tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere takip konusu ilam tüm hükümleri yönünden tehiri icra talepli olarak temyiz edilmiş olsa da; borçlunun talebi ve dosyaya sunulan teminat mektubu miktarı ilamın ve icra emrinin sadece yargılama gideri ile vekalet ücreti kısmına ilişkin olup, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nce verilen icranın geri bırakılması kararı da anılan alacaklarla sınırlı tutulmuş olduğundan borçluya gönderilen şikayete konu muhtıra icranın geri bırakılması kapsamında değildir. Bu nedenle Mahkemece, bu yöne değinen şikayetin reddi ile borçlunun diğer şikayetlerinin esasının incelenmesi gerekirken yazılı gerekçeyle muhtıranın iptali doğru olmayıp, kararın bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla; alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
Sonuç: Alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Dairemizin 25.03.2014 tarih ve 2013/16897 E., 2014/5206 K. sayılı ONAMA kararının kaldırılmasına, Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366 ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nin 428.. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.06.2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Eskişehir Avukat Mahmut Uyanık saygıyla sunar.