Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu Türk Ceza Kanunu 3. kısım 5. bölüm madde 213’te düzenlenmiştir. Düzenleme şu şekildedir:
- Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Suçun silahla işlenmesi halinde, verilecek ceza, kullanılan silahın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir.
Türk Ceza Kanunu 2. kısım 7. bölümde Hürriyete karşı suçlar başlığı altında madde 106’da düzenlenen tehdit suçu ile Türk Ceza Kanunu 3. kısım 5. bölümde Kamu barışına karşı suçlar başlığı altında madde 213’te düzenlemesi bulunan Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunu birbirine karıştırmamak gerekir.
Düzenlemeden de anlaşılacağı üzere madde 213’de düzenlenen suçun amacının halk arasında korku, panik endişe yaratmak amacıyla gerçekleştirilmiş olması gerekir. Burada belirleyici unsur failin gütüğü saiktir.
Halk Arasında Korku ve Panik Yaratmak Amacıyla Tehdit Suçu Cezası Ne Kadar?
Türk Ceza Kanunu madde 213’de düzenlenen suçun cezası 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıdır.
Suçun silahla işlenmesi halinde verilecek ceza silahın niteliğine göre yarı oranında artırılabilecektir.
Suçun Nitelikli Hali Nedir?
Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunun nitelikli hali yine Türk Ceza Kanunu madde 213 fıkra 2’de düzenlenmiştir. Buna göre suçun silahla işlenmesi bu suçun nitelikli hali olarak sayılmıştır.
Halk Arasında Korku ve Panik Yaratmak Amacıyla Tehdit Suçu Uzlaşma, Şikayet ve Zaman Aşımı
Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu Ceza Muhakemesi Kanunu madde 253’e göre uzlaşmaya tabii suçlardan değildir.
Dava zaman aşımı 8 yıl, Ceza zaman aşımı 15 yıldır.
Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu şikayete tabi olmayıp re’sen soruşturulup kovuşturulur.
Yüksek Mahkeme Kararları
Y.8.C.D. E. 2020/14536 K. 2023/6589 K.T. 26.09.2023
SAYISI : 2015/434 Esas, 2015/695 Karar
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan usul hükümlerine göre temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, temyiz isteğinin süresinde olduğu ve reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
- Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 07.07.2015 tarihli iddianamesiyle sanığın silahla tehdit, halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.
- Mersin 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.11.2015 tarihli kararıyla sanık hakkında halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine; ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma suçundan 10 ay hapis cezası ve 500,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, tabanca, şarjör ve mermilerin müsaderesine karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz istemi; karar nedeniyle mağdur edildiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Dava konusu olay; sanığın müşteki Haluk Levent’in konser verdiği sırada sahneye çıkıp tabanca doğrultup “şerefsiz senin yanına kalmayacak” diye bağırarak halk arasında korku ve panik yaratmak suretiyle tehdit ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarını işlediği iddiasına ilişkindir.
IV. GEREKÇE
A. Sanık hakkında halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 213 üncü maddesinde düzenlenen halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunda korunan hukuki yarar, halkın hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlığı ya da malvarlığının, dolayısıyla, bireylerin taşıdığı, barış esasına dayalı bir hukuk toplumunda yaşadıklarına dair duygunun korunmasıdır. Bu suçun mağduru ise, toplumu oluşturan herkestir. Maddedeki anlamıyla halk tabiri, belirli bir yerde veya çevrede yaşamayan belirsiz sayıdaki kişilerdir.
Oluş ve tüm dosya kapsamına göre sanık …’nın olay tarihinde açık hava halk konseri sırasında belinde bulunan ve ekspertiz raporuna göre 6136 sayılı Yasa kapsamında kaldığı tespit edilen çalışır vaziyette ruhsatsız tabancayı çıkardığı ve tabancasının sürgüsünü çekip bıraktıktan sonra “şerefsiz senin yanına kalmayacak” diyerek sahneye çıktığı, sanığın yargılama aşamasında söz konusu tabancanın kendisine ait olduğunu ve eylemi gerçekleştirdiğini kabul ettiği olayda; her ne kadar sanığın eylemi maddi anlamda müşteki Haluk Levent’e yönelik olsa da suçun işlendiği yerin muayyen olmayan sayıda kişinin bulunduğu konser alanı olması gözetildiğinde eylemin halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde ve uygulamasında isabetsizlik görülmemiştir.
B. Sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede ise;
Suç tarihi, 7331 sayılı Kanun’un 22 nci maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 251 inci maddesinin onbirinci fıkrasında 08.07.2021 tarihinde yapılan değişiklikten önce olmakla;
Anayasa Mahkemesi’nin, 02.08.2022 tarih ve 31911 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 21.04.2022 tarih ve 2020/87 Esas, 2022/44 sayılı Kararı ile; 5271 sayılı Kanun’a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31 inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddenin (d) bendinde yer alan ”…kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış…” ibaresinin ”… seri muhakeme usulü…” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması ve yargılama konusu suçun seri yargılama usulüne tabi olması karşısında sanık hakkında 5271 sayılı Kanun’un 250 nci maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için yerel mahkemece dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesinde zorunluluk olması nedeniyle hüküm hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
A. Sanık hakkında halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
Gerekçe bölümünde (A) bendinde açıklanan nedenle Mersin 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.11.2015 tarihli kararında sanık tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanığın temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
B. 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede ise;
Gerekçe bölümünde (B) bendinde açıklanan nedenle Mersin 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.11.2015 tarihli kararına yönelik sanığın temyiz istemi yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
26.09.2023 tarihinde karar verildi.
Y.16.C.D. E. 2019/3815 K. 2020/6425 K.T. 16.12.2020
İlk Derece Mahkemesi : İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.05.2017 tarih ve 2015/244 – 2017/82 sayılı kararı
halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit 13.01.2015 (Halk arasında korku ve panik yaratmak
amacıyla tehdit suçu yönünden),16.01.2015 (Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak
bulundurulması veya el değiştirmesi suçu yönünden) ,22.06.2015 (Silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden),
Sanık … hakkında;20.03.2015 (Silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden)
2) TCK’nın 38/1 maddesi delaletiyle 213/1, 3713 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi delaletiyle 5/1,
TCK’nın 62/1, 53, 58/9. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
3) TCK’nın 174/1, 3713 sayılı Kanunun 4/1-b veTCK’nın 174/2 maddeleri atfı ile 3713 sayılı Kanunun
5/2-son cümle, TCK’nın 62/1, 52/1-2, 52/4, 53, 58/9. maddeleleri uyarınca mahkumiyet,
Kararlarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Sanık … hakkında TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 3/1 maddesi
delaletiyle 5/1, TCK’nın 62/1, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına ilişkin istinaf
başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince sanık … hakkında halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçuna ilişkin kesin olarak verilen hüküm, 24.10.2019 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 286. maddesine eklenen üçüncü fıkradaki düzenleme gereğince temyiz yolunun açılması üzerine anılan Kanuna eklenen geçici 5. maddesinin 1/f bendinde belirtilen süre içerisinde temyiz edilmekle, tüm sanıklar hakkındaki hükümlere ilişkin olarak;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1) Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçlarından, sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan incelemede;
Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli karar başlığında sanık … hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçu yönünden suç tarihinin “16.01.2015” ve sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden suç tarihinin yakalanma tarihi olan “20.03.2015” yerine “22.06.2015” yazılması mahallinde düzeltilmesi olanaklı maddi hata kabul edilmiştir.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar müdafii ve sanık …’ın temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,
2) Sanık … hakkında halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hüküme yönelik yapılan incelemede;
a-)Dosyanın tetkikinden sanık hakkında 15.01.2015 tarihinde …. ….MOBESE direğine bomba süsü verilerek üzerinde “dünyayı bu kez de Okmeydanından sarsacağız PKK” ibaresi yazıyı paket bırakılması eylemi sebebiyle 06.07.2015 tarihli iddianame ile 3713 sayılı Kanun’un 7/2 maddesi uyarınca açılan davada, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirme sonucu sanığın eyleminin aynı zamanda TCK’nın 213. maddesindeki halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunu oluşturma ve TCK’nın 44. maddesinin uygulanma ihtimali bulunduğu gözetilerek, dosyada 15.01.2015 tarihli eylem ile ilgili Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararı verilerek İlk Derece Mahkemesine gönderildiğinin anlaşılması karşısında; sanığın 2 gün ara ile gerçekleştirdiği 13.01.2015 ve 15.01.2015 tarihli eylemlerin TCK’nın 43. maddesinin uygulanmasını gerektiren tek suçu oluşturma ihtimali dikkate alınarak öncelikle her iki dosya birleştirilerek, 15.01.2015 tarihli eylem ile ilgili Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararından sonra karar verilip kesinleşmiş ise ilgili dosya getirtililip incelenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
b-)Kabul ve uygulamaya göre de ;
Gerekçeli karar başlığında halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu yönünden suç tarihinin “13.01.2015” olduğunun gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık … ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükmün BOZULMASINA, mevcut delil durumu ve tutuklulukta geçirilen süre dikkate alındığında tahliye talebinin reddine, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Y.12.C.D. E. 2015/10775 K. 2016/5789 K.T. 06.04.2016
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
davacıya verilmesine
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tazminat davasının dayanağı olan Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.07.2012 tarihli ve 2011/372 esas, 2012/252 karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; sanığın (davacının) halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçundan tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, hükmün temyiz incelemesinde onanarak 19.12.2013 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 18.03.2014 tarihinde, CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.
14.07.2014 tarihli celseye iştirak eden Cumhuriyet savcısının adı-soyadı ile sicil numarasının duruşma tutanağı başlığına yazılmamış olması mahallinde ilavesi mümkün eksiklik olarak kabul edilmiştir.
Gözaltı tarihinden itibaren faiz talep edilmesine rağmen haksız tutuklama tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi, temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Davacının Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.05.2011 tarihli ve 2011/125 sorgu numarasına istinaden “suç işlemek için kurulan örgüte üye olma, halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit ve kamu hizmetine tahsisli mallara zarar verme” suçlarından tutuklandığı, ancak dosya kapsamında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan yapılan soruşturma sonucuna ilişkin bir bilgi bulunmadığı, UYAP kayıtlarından yapılan araştırmada suç işlemek için kurulan örgüte üye olma suçuna ilişkin evrakın CMK’nın 250. maddesi ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği ve 2011/1488 soruşturma sayısını aldığı, halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/199727 sayısında kayıtlı olduğu, ayrıca davacının adli sicil kaydına göre de aynı tarihte işlediği kamu hizmetine tahsisli mallara zarar verme suçundan Bursa 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.07.2013 tarihli ve 2011/1212 esas, 2013/505 sayılı kararı ile 1 yıl 6 ay 22 gün erteli hapis cezasına mahkum edildiği görülmekle,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında bulunan suç işlemek için kurulan örgüte üye olma suçuna ilişkin soruşturma sonucunun araştırılması, Bursa 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/1212 esas, 2013/505 karar sayılı dosyasının incelenerek, mahkumiyete konu kamu hizmetine tahsisli mallara zarar verme suçunun Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.05.2011 tarihli ve 2011/125 sorgu sayılı tutuklama kararında geçen suç ile aynı olup olmadığının belirlenmesi, aynı suç olduğunun tespiti halinde açılan tazminat davasının reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2) Kabule göre de;
Davacının Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.05.2011 tarihli ve 2011/125 sorgu numarasına istinaden “halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit, suç işlemek için kurulan örgüte üye olmak ve kamu hizmetine tahsisli mallara zarar vermek” suçlarından tutuklandığı, Bursa H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 09.09.2011 tarihli yazısında, halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçuna ilişkin tevkifin 12.08.2011-08.09.2011 tarihleri arasında infaz gördüğünün belirtilmesi karşısında, davacı hakkında sadece gözaltında kaldığı 2 gün ile bu suça ilişkin tevkifin infaz gördüğü 27 gün dikkate alınmak suretiyle maddi ve manevi tazminat miktarlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, gözaltında geçen iki gün dikkate alınmadan ve tutuklu kaldığı toplam 115 gün üzerinden maddi ve manevi tazminat miktarlarının belirlenmesi suretiyle fazla tazminata hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 06.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Eskişehir Avukat Mahmut UYANIK saygıyla sunar.