Adli Kontrol Nedir?

Adli kontrol, tutuklama nedenlerinin varlığı durumunda, şüpheli veya sanığın tutuklanması yerine Yasa’da öngörülen yükümlülüklere (tedbirlere) tabi tutulmasıdır.

Adli kontrol, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi kanunu ile hukuk sistemimize girmiştir. Tutuklama tedbirleri ile beklenen amaçların adli kontrol tedbiri ile gerçekleşebileceğinin mümkün olması halinde, tutuklama tedbirine değil adli kontrol tedbirine hükmolunur.

Adli kontrol tedbirine başvurulabilmesi için, bir suç işlendiği yönünde yürütülen bir soruşturma bulunmalıdır ve tutuklama nedenlerinin bulunması gerekir.

Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

Adli Kontrol Tedbirleri (Yükümlülükleri) Nelerdir?

Adli kontrol tedbirleri kanunda tahdidi olarak sayılmıştır. Bu tedbirler şunlardır:

  1. Yurt dışına çıkamamak.
  2. Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
  3. Hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
  4. Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme,
    makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek. (Belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin mesleki uğraşılarında araç kullanmasına hakim veya Cumhuriyet savcısı sürekli veya geçici olarak izin verebilir.)
  5. Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek.
  6. Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hakimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
  7. Silah bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adli emanete teslim etmek.
  8. Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere ayni veya kişisel güvenceye bağlamak.
  9. Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkum edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.
  10. Konutunu terk etmemek.
  11. Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
  12. Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

yetkili merci yani soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısının istemi ile sulh ceza yargıcı, kovuşturma aşamasında asliye ceza mahkemesi veya ağır ceza mahkemesi bu tedbirlerden bir veya birden fazlasına hükmedebilir.

CMK 109/4 Uyarınca Adli Kontrol

14.04.2020 tarihli 7242 sayılı kanunun 15. maddesiyle getirilen düzenlemeye göre:

  • Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Hakkında mahkumiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması halinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adli kontrol kararı verebilir.

Adli Kontrolün Cezadan Mahsup Edilmesi

Kural olarak adli kontrol tedbiri içerisinde geçen süre cezadan mahsup edilmezken, uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek suretiyle hükmedilen adli kontrol tedbiri ve konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol tedbirine hükmedilmesi durumunda bu adli kontrol tedbirleri içerisinde geçen süre ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet hükmü verildiği takdirde cezadan mahsup edilecektir. (CMK 109/6)

2021 yılında 7331 sayılı yasa ile yapılan düzenleme gereğince konutu terk etmemek suretiyle verilen adli kontrol tedbiri altında geçen süre cezadan mahsup edilirken, konutu terk etmemek yükümlülüğü altında geçen her 2 gün, cezanın mahsubunda 1 gün olarak gözetilir. (CMK 109/6 c.3)

CMK 109/7 Uyarınca Adli Kontrol

Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

Adli Kontrol Kararına Hükmedebilecek Merciler

Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza yargıcının kararı ile şüpheli soruşturma evresinin her aşamasında adli kontrol tedbiri altına girebilirken, uygulamada genellikle görülen şüphelinin cumhuriyet savcısı veya kolluk ifadesinden hemen sonra sulh ceza hakimliğine sorgu için adli kontrol tedbiri veya tutuklama istemiyle sevk edilmesi şeklinde olmaktadır (CMK 110/1).

Sulh ceza hakimi, cumhuriyet savcısının istemiyle, şüpheliyi bir veya birden çok adli kontrol yükümlülüğü altında koyabilir; adli kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya bazı adli kontrol yükümlülüklerine uymaktan şüpheliyi geçici olarak muaf tutabilir (CMK 110/2).

Adli kontrol kararı verme ve adli kontrol kararına ilişkin tüm yetkiler cumhuriyet savcısının istemine gerek olmaksızın kovuşturma aşamasında asliye ceza mahkemesi veya ağır ceza mahkemesi tarafından kullanılır (CMK 110/3).

Gözden Geçirme Süreleri

2021 yılında 7331 sayılı yasanın 16. maddesi ile getirilen düzenlemeye göre: Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından CMK m.109 hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir (CMK 110/4).

Adli kontrolü gözden geçirme süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır (CMK 110/A-3).

Gözden geçirme süreleri, kişilerin zorunlun olarak adli kontrol yükümlülüklerine tabi tutulmaları gereken süreler değildir. Belirtilen süreler dolmadan da her zaman adli kontrol yükümlülüğüne son verilebilir.

Adli Kontrol Altında Geçecek Süre

Adli kontrol altında geçecek süre, bu yükümlülüğün uygulanmasına sebebiyet veren ve suç isnadı içeren fiilin hangi mahkemenin görev alanına girdiğine göre değişecektir:

Aliye ceza mahkemesinin görevine giren işlerde adli kontrol süresi en fazla 2 yıldır. Ancak bu süre zorunlu durumlarda gerekçesi gösterilerek 1 yıl daha uzatılabilir. Toplam süre 3 yıldan fazla olamaz.

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde adli kontrol altında geçirilecek süre en fazla 3 yıldır. Ancak bu süre zorunlu hallerde 3 yıl uzatılabilir. Toplam süre 6 yılı geçemez.

Türk Ceza Kanunu 2. kitap 4. kısım 4.,5.,6. ve 7. bölümlerinde düzenlenen suçlar ile Terörle Mücadele Yasası kapsamına giren suçlarda uzatma süresi 4 yılı geçemez. Yani bu durumda toplam süre 7 yıldan fazla olamaz.

Adli Kontrol Kararının Kaldırılması

Şüpheli, sanık veya müdafinin istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hakim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre adli kontrolün kaldırılması istemini beş gün içinde karara bağlar.

Adli Kontrol Kararına İtiraz

Adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir. İtirazın usulü, itiraz edilecek merci ve itirazı incelemeye yetkili merci CMK m.268’de düzenlenmiştir. Buna göre:

Sulh ceza hakimliği tarafından verilen kararlara karşı 7 gün içerisinde kararı veren sulh ceza hakimliğine, asliye ceza mahkemesine gönderilmek üzere itiraz edilebilir.

Asliye ceza mahkemesi tarafından verilen adli kontrol kararlarına karşı yine 7 gün içerisinde kararı veren asliye ceza mahkemesine, ağır ceza mahkemesi tarafında incelenmek üzere itiraz edilebilir.

Ağır ceza mahkemesi tarafından verilen adli kontrol kararlarına karşı, 7 gün içerisinde, kararı veren ağır ceza mahkemesini sıraca izleyen ağır ceza mahkemesi tarafından incelenmek üzere, kararı veren ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir.

Kararı veren ağır ceza mahkemesi son sırada ise 1. sıradaki ağır ceza mahkemesi tarafından incelenmek üzere itiraz edilir. Kararı veren ağır ceza mahkemesinin o yerdeki tek ağır ceza mahkemesi olması durumunda o yere en yakın ağır ceza mahkemesi adli kontrol kararına karşı itirazı incelemeye yetkilidir.

Eskişehir Ceza Avukatı Adli kontrol
Eskişehir Ceza Avukatı

Yüksek Mahkeme Kararları

Y.5.C.D. E. 2008/9466 K. 2008/7622 K.T. 16.07.2008

Özeti: 5237 sayılı Ceza Muhakemesinin 271/2. maddesindeki “İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.”, 4. fıkrasındaki “Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.” ve yine anılan Kanun’un 111/2. maddesindeki “Adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesince ilk defa şüpheli hakkında tahliye ve adli kontrole ilişkin karar verildiği cihetle, Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itiraz üzerine bir karar verilmesi gerekir.

Yargı mensuplarına rüşvet vermek suçundan sanık Süleyman Bölünmez hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2006/44122 soruşturma sayısı ile yapılan soruşturma evresi sırasında adı geçenin Ankara 5.Sulh Ceza Mahkemesinin 20.3.2008 tarih ve 2008/374 müteferrik sayılı kararıyla tutuklanmasını müteakip, soruşturmanın devamı sırasında tahliye edilmesine yönelik şüpheli vekilinin talebinin reddine dair Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 15.4.2008 tarih ve 2008/551 müteferrik sayılı kararına yapılan itirazın kabulüyle şüphelinin tahliyesine, 5271 sayılı CMK.nun 109/3-b maddesi gereğince şüphelinin haftada bir pazartesi günleri mesai saatleri dahilinde ikametgahına en yakın polis karakoluna müracat edip imza atması suretiyle adli kontrol altında bulundurulmasına ilişkin Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.4.2008 tarih ve 2008/148 değişik iş sayılı kararına Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın reddine dair Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.4.2008 tarih ve 2008/546 değişik iş sayılı kararının;

Dosya kapsamına göre, tutuklu olan şüphelinin tahliye edilmesine yönelik şüpheli vekilinin talebinin Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 15.4.2008 tarihli kararıyla reddedilmesi üzerine yapılan itirazın kabul edilerek şüphelinin tahliyesine, 5271 sayılı CMK.nun 109/3-b maddesi gereğince şüphelinin haftada bir pazartesi günleri mesai saatleri dahilinde ikametgahına en yakın polis karakoluna müracat edip imza atması suretiyle adli kontrol altında bulundurulmasına ilişkin Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.4.2008 tarihli kararına Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi kararının kesin olduğundan bahisle reddine dair Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince karar verilmiş ise de;

5237 sayılı Ceza Muhakemesinin 271/2. maddesindeki “İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.”, 4. fıkrasındaki “Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.” ve yine anılan Kanun’un 111/2. maddesindeki “Adlc kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesince ilk defa şüpheli hakkında tahliye ve adli kontrole ilşkin karar verildiği cihetle, Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 18.4.2008 tarihli itiraz üzerine bir karar verilmesi gerektiği dikkate alınmaksızın, yazılı şekildeki gerekçeyle itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülemediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi gereğince bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 26.5.2008 gün ve 29640 sayılı Kanun Yararına Bozma talebine atfen C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ: Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriğinin yerinde olduğu anlaşıldığından Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.4.2008 tarih ve 2008/546 değişik iş sayılı kararının; CMK.nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde merciince yapılmasına ve dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.07.2008 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Y.11.C.D. E. 2008/13063 K. 2009/6948 K.T. 05.06.2009

TUTUKLAMA KARARI YERİNE ADLİ KONTROL KARARI VERİLMESİ

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK

ADLİ KONTROL

KANUN YARARINA BOZMA

5237 s. TCK/204

ÖZETİ: Adli kontrol kurumunu düzenleyen 5271 sayılı CMK’nun 109. maddesinin 1. fıkrasının “100 maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir” hükmü ile 4. fıkrasındaki “şüphelinin, üçüncü fıkranın ( a ) ve ( f ) bentlerinde yazılı yükümlülüklere tabi tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate alınmaz” hükmü karşısında, tutuklama istemine konu suçun cezasının üst sınırının üç yıldan fazla olması nedeniyle, anılan adli kontrol kararı yasaya aykırı olup, itirazın bu nedenle kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.

Resmi belgede sahtecilik suçundan şüpheli V. C. hakkında anılan suçtan tutuklanması yönündeki Sincan Cumhuriyet Başsavcılığının 09.05.2008 tarihli talebinin reddi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109/1. Maddesi gereğince adli kontrol altına alınmasına, şüphelinin 5271 sayılı Kanun’un 109/3-b maddesi gereğince ikametgahının bulunduğu en yakın zabıta karakoluna her gün saat 20.00 de olmak üzere bir kez başvurarak imzası ile başvurusunu tescil ettirmesine dair, Sincan 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 09.05.2008 tarihli ve 2008/86 sorgu sayılı kararına yapılan itirazın reddine ilişkin, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.05.2008 tarihli ve 2008/1042 değişik iş sayılı tüm dosya kapsamına göre;

Şüphelinin resmi belgede sahtecilik suçlamasıyla 5237 sayılı Kanun’un 204/1. maddesine aykırılıktan tutuklamaya sevkedildiği, Sincan 2. Sulh Ceza Mahkemesince tutuklama isteminin reddi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109/1. maddesi gereğince adli kontrol altına alınmasına, şüphelinin 5271 sayılı Kanun’un 109/3-b maddesi gereğince ikametgahının bulunduğu en yakın zabıta karakoluna her gün saat 20.00 de olmak üzere bir kez başvurarak imzası ile başvurusunu tescil ettirmesine dair karar verildiği, bu karara karşı yapılan itirazın ise Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiği anlaşılmış ise de;

Adli kontrol kurumunu düzenleyen 5271 sayılı Kanun’un 109/1. maddesinin “100 üncü madde de belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde; üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir” hükmü ile 4. fıkrasındaki “Şüphelinin üçüncü fıkranın ( a ) ve ( f ) bentlerinde yazılı yükümlülüklere tabi tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate alınmaz ” hükmü ve Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 27.03.2008 tarihli, 2008/3756-3042 sayılı benzer bir olay nedeniyle verilen ilamında da belirtildiği üzere, tutuklama istemine konu suçun cezasının üst sınırının üç yıldan fazla olması karşısında, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 19.06.2008 gün ve 2008/35046 sayılı kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C. Başsavcılığının 16.07.2008 gün ve KYB.2008138665 sayılı ihbarnamesiyle daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenip gereği görüşüldü:

KARAR : Şüphelinin “resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla tutuklamaya sevk edildiği, Sincan 2. Sulh Ceza Mahkemesince; şüphelinin CMK’nun 109/1. maddesi gereğince adli kontrol altına alınmasına, CMK’nun 109/3-b maddesi gereğince ikametgâhının bulunduğu en yakın zabıta karakoluna her gün saat 20.00 de olmak üzere bir kez başvurarak imzası ile başvurusunu tescil ettirmesine karar verilmiştir. Sincan Cumhuriyet Başsavcılığının bu karara yönelik itirazı CMK’nun 268/3-b maddesi gereğince inceleme ile görevli Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca reddedilmiştir.

Adli kontrol kurumunu düzenleyen 5271 sayılı CMK’nun 109. maddesinin 1. fıkrasının “100 maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir” hükmü ile 4. fıkrasındaki “şüphelinin, üçüncü fıkranın ( a ) ve ( f ) bentlerinde yazılı yükümlülüklere tabi tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate alınmaz” hükmü karşısında, tutuklama istemine konu suçun cezasının üst sınırının üç yıldan fazla olması nedeniyle, anılan adli kontrol kararı yasaya aykırı olup, itirazın bu nedenle kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Kanun yararına bozma düşüncesine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Sincan 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 09.05.2008 gün ve 2008/86 sorgu sayılı kararına yönelik itirazın reddine dair Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının 14.05.2008 gün ve 2008/1042 değişik iş sayılı kararının CMK.nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 05.06.2009 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Eskişehir Avukat Mahmut Rasul Uyanık saygıyla sunar.

Avukat Mahmut Rasul UYANIK ile İletişime Geçin!